Papa 16'ncı Benedikt'i anlamak için daha evvel görev alan 15 Benedikt'i tanımakta yarar var. Bunlar "Benediktenler" adlı bir tarikatin mensubudurlar. Adı geçen akım Orta Çağ İtalya ve Galya'sında güç kazanır, erkekleri keşişliğe, kadınları rahibeliğe zorlar. Çağdaş Benediktenler de Avrupa'nın karanlık yıllarını özler, "Haçlı Seferleri"ne, "Engizisyon" kararlarına sahip çıkarlar. Ne yakılan kitaplara, yıkılan mabedlere ne de kırılan insanlara acırlar. Protestanların yayıldığı yıllarda nispeten zayıflarsalar da dudak uçuklatan bir maddi güçleri vardır, papa seçimlerinde daima etkili olurlar. Bu tartışılan yolun kurucusu Nursialı Benediktus, Roma civarındaki Abruzzi Dağı eteklerinde bir mağarada yaşar ama politikadan bigane kalamaz. Zira Maurus ve Placido gibi senatör çocukları yanında okur, yönetimdeki kilkler manastırda da taraftar bulurlar. Kız kardeşi Scolastica da baş olma sevdasından kurtulamaz, o da genç kızları peşine takar. Krallar gibi... Benediktus bilahare Napoli civarındaki Casinum Dağını mesken tutar, havalideki putperestlere vaaza başlar. Onları mı kazanır, onlara mı kapılır bilmiyoruz ama zaten ikona ve tasvirlerden yanadır, pekâlâ anlaşırlar. Manastır hayatı ile ilgili bir tüzük hazırlayan Benediktus'a göre başkeşiş (yani kendisi) her şeyin en iyisini bilir, diğerlerini dinlemek zorunda değildir. Kimin ne kadar yeyip, ne kadar uyuyacağına, nasıl giyinip, nerede çalışacağına o karar verir. Emrindekiler denileni yapmalı, "mutlak" itaat etmelidir. Kökten Benediktenci papalar onu da aşar, gırtlaklarına kadar siyasete bulaşırlar... Mesela Tusculani ailesinden gelen 8. Benedikt, fedoal barona benzer ve iktidarını yaymak için Campagna ve Toscana'yı kana boyar. Bizans'a karşı Norman korsanlarını kışkırtır, Kardeşi Romanus'u idareci olarak Roma'nın başına sarar. Aynı aileden gelen 9. Benedikt genç yaşta külahı kafasına geçirir, kilise önderlerini aforoz ederek dizginleri elinde tutar. Ahlâk dışı hareketleri yüzünden halk ayaklanınca kaçar, papalık hakkını papaz Giovanni Graziano'ya satar. 12. Benedikt devri de tartışmalarla geçer, bu papa reformlarını sertlikle dikte ettirmeye kalkar. Onu Avignon'da yaptırdığı pahalı papalık sarayı ile anarlar. 13. Benediktus ise birkaç papanın hüküm sürdüğü ve hiçbirinin diğerlerini tanımadığı bir dönemde Fransız prenslerinin desteği ile seçilir. Birleştirici olacağım dese de vaadinde durmaz, koltuğu bırakmaz. Bölünmeyi önlemek için toplanan Piza Konsilinin kararlarını hiçe sayar. Gider, Peniscola şatosuna kapanır, ölünceye kadar iktidar mücadelesi yapar. Onun atadığı kardinaller 14. Benediktus adıyla anılan Bernard Garnier'i makama oturturlar. Katolik dünyası Benediktler karşısında aciz kalır, yönetimi bir türlü Peniscola komitasının elinden kurtaramazlar. Garnier'in canı tatlıdır, asla ortalıkta görünmez "gizli papa" olarak ün yapar. Ancak sadık adamlarından Carrier yakalanır, Gaskonya Foix şatosunda zindana tıkılır. Benedikt hizbine mensup kardinaller bu kez mapushanedeki Carrier'i papa seçer, ortalığı iyice karıştırırlar. Uzun bir aradan sonra papalık yine onlara geçer. 1914-22 arasında hüküm süren 15. Benediktus 1. Cihan Harbinde izlediği tutarsız politikalar yüzünden nefretle anılır. Düşünün Hristiyan dünyası dahi Vatikan'ı yok sayar, onu barış görüşmelerine sokmazlar... Gelelim 16'ncı ve son Benedikt'e... Asıl adı Joseph Alois Ratzinger olan Papa, Alman ailesine mensup bir polis çocuğudur. Babası 1920 yılında "Liebfrauenbote" gazetesine ilan verip kendisine eş arar. "Yemek ve azıcık da dikiş bilen Katolik bir kız arıyorum" der ve düşük gelirli olduğunu saklamaz. Bu çağrıya cevap alamayan Ratzinger, 4 ay sonra aynı gazeteye bir ilan daha verir ama bu sefer "orta seviye"de karar kılar ve eşinin de varlıklı olmasını arzular. Aradığını bulur, evlenir ve oğulları Joseph Ratzinger doğar (1927). Minik Joseph çok hırslıdır. Kuzeni Erika Kopp'a "ben büyüyünce piskopos olacağım" deyince kızcağız kıkırdar, "yok yaa! Peki niye Papa değil?" Öyle ya niye papa değil? Ratzinger gülüp geçmez, bu soruya fena takar. Çıtayı yükseltir ve papa olmak için ne gerekiyorsa onu yapar. Ratzinger'in yaşadığı Bavyera eyaleti Hitler'in kalesidir, o da çevresindekilere uyar, henüz 14'ünde Nazi gençlik kollarının kapısını çalar. Savaş patlayınca Münih'teki uçaksavar birliğinde vazife alır. Lâkin çatışmalar sertleşince korkar, cepheden kaçar. Müttefikler onu yakalar, tutuklar, ancak firari olduğu için savaş suçlusu olarak yargılanılmaktan yırtar (1945). Ratzinger de diğer Benediktler gibi hurafecidir, bilimden hoşlanmaz. 1966'da Tübingen Üniversitesi'nde ders verir ancak gençlerin kiliseye mesafeli durmalarına anlayamaz. 1969'da ırkçı Bavyera'nın Regensburg Üniversitesine dekan yapılır, sonra Münih Kardinalliğini sunar, önünü açarlar. Ratzinger 24 yıllık başkanlığı süresince "Doktrinler Kurulunu" engizisyona çevirir, kendisi gibi düşünmeyenleri tırpanlar. Ayağına takılanları kızağa çeker, baskıyla hakimiyet kurar. 1981'de Papa Jean Paul tarafından Roma'ya çağırılır ve aralarında sıkı bir iş birliği başlar. Barışa savaş Papalık seçiminde şüphesiz "süperler" rol oynar, bu kez pazarlıklar uzun sürer, nitekim Sistine Şapeli'nin bacasından beklenen duman çıkar. Şilili Kardinal Estevez, San Peter Meydanı'na nazır balkondan "Abemus Papam" dedikten sonra, yarışı 78 yaşındaki Joseph Ratzinger'in kazandığını açıklar. Hasılı Latin Amerika muhalefetine rağmen ABD'nin dediği olur ve yeni Papa, Pentagon ağzıyla konuşmaya başlar. Türkiye'nin AB üyeliğine menfi bakan Ratzinger'in barış gibi bir derdi yoktur. Geçmişi malum militan İstanbul yerine şuurlu olarak "Konstantinapol" ifadesini kullanır, nasırımıza basar. Hepsi bir yana yüzü suyu hürmetine kâinatın yaratıldığı Server'e saldırmaktan utanmaz. "Yanılmaz" denilen Papa'nın acınası cehaletini de anlatacağız... Yarına.