Ebu-d Derda (radıyallahu anh)

A -
A +

Server-i Kainat hicretlerini müteakip muhacirden bazılarını ensardan bazılarıyla ihvan yaparlar, ki Ebu-d Derda'ya da Selman-ı Farisi gibi bir zirveyi münasip bulurlar. İkisi çok iyi anlaşır, kardeşlik adına yeni bir destan yazarlar. Hazret-i Selman zaman zaman Ebu'd Derda'nın kapısını çalar, bir ihtiyacı olup olmadığını sorar. Yine bir gün ziyaret eder, ancak ev eskisi gibi değildir. Kapısından bacasından fukaralık akar. Komşularına dönüp "yoksa bir sıkıntısı mı var" diye sorar. "Bilmiyor musunuz" derler, "o dünyadan elini eteğini çekti, gündüzleri oruç tutar, geceleri namaz kılar." Bazen de yat. Hazret-i Selman hal hatır sorup dönecektir ama o akşam ahiretliğinde kalmaya karar kılar. Ebu'd Derda derhal yemek çıkarır, kendisi yemez içmez telaşla hizmete koşar. Selmân-ı Fârisî, "sen yemezsen, ben de yemem" deyince beraber sofraya otururlar. O devrin evleri nasıl olsun, hurma dalından tavan, dört duvar. Gece Ebu'd-Derdâ teheccüd namazı için kalkınca, Selman-ı Farisi de uyanır ve arkadaşına "yat, uyu" buyururlar. Bir miktar geçer Ebu'd-Derdâ sessizce seccadesini alır, ibriğini arar. Selman-ı Farisi yine uyanır ve arkadaşını yatmaya zorlar. Sonra bir daha, bir daha... Selmân-ı Fârisî sabah namazı vakti girince "işte şimdi, kalkabiliriz" der ve ekler: "Senin üzerinde elbette Rabbinin hakkı var! Ancak bedeninin de hakkı var! Misâfirinin de hakkı var! Ailenin de hakkı var! Oruç tut ama iftâr da yap! Namaz kıl ama uykunu da al." Ebu'd-Derdâ ilk defa namaz kılmadan bir gece geçirmiştir, bundan suçluluk duyar. Peki ya bundan sonra?.. Tereddütünü yenmek için Efendimizin huzuruna çıkar. Server-i Kâinat "Selmân, ilimle doldurulmuştur, doğru söylemiş, doğru yapmış" buyururlar. Bir gün Ebü'd-Derdâ hazretleri bir yolcuyu ağırlamayı arzular. Yemek çıkarmak, döşek sermek için hazırlık yapar. Muhatabı "hiç zahmet etmeyin" der, "vaktim çok dar." - Öyle ise sana azık hazırlıyayım. - Azığım da mevcud ama nasihate ihtiyacım var. - Bir gün Resûlullah efendimizin huzûruna gitmiştim. "Yâ Resûlallah! Zenginler dünyayı da âhıreti de kazanıyorlar. Hem namaz kılıp oruç tutuyorlar, hem de sadaka dağıtıyorlar. Bizim gibi fakirler ise sadaka sevabından mahrum kalıyor" dedim. Resûl-i ekrem efendimiz "Sana bir şey söyleyeyim mi?" buyurdular, "Her namazdan sonra 33 kere tesbih (Subhanallah), 33 kere tahmid (Elhamdülillah) ve 33 kere tekbir (Allahuekber) söyle. Bu nimete ancak onu yapanlar kavuşurlar." Tabip bana n'apsın? Ebü-d Derdâ hazretleri, hastalandığı zaman, dostları ziyâretine gelip sorarlar: "Hastalığınız?" - Günâhlarım - Arzûnuz? - Allahın rızası - Tabîb çağıralım mı? Kendisi de hekimdir, "tabip bana n'apsın" diye mırıldanırlar. Ölüm halleri belirdiğinde talebelerinden Abdullah ibni Selâm'ın oğlu Yûsuf'a döner ve "şimdi ayrılık zamanı" buyururlar, "dostları çağırsan da vedalaşsak." Haber ulaşınca evin içi akranlarla ahbaplarla dolar. Ebu-d Derda hazretleri son nefeslerinde bile namazı anlatır, "Kim kusûrsuz ve noksansız bir abdest alır, sonra da tam bir ihlâs ile namaz kılarsa, Allahü teâlâ istediklerini ona ihsân eder" hadisi şerifini hatırlatırlar. Ebüdderdâ'nın hanımlarından Hayre binti Hadred (Radıyallahu anha), fıkh ve hadîs ilminde bir deryadır. Onu Ümmüd Derdâ el-Kübrâ lâkabıyla tanırlar. Bilâl, Yezîd, Derdâ ve Nesîbe adlarında dört çocukları olur, hepsi de zekalarıyla zerafetleriyle ihlâslarıyla göz kamaştırırlar. Mübarek Hazret-i Osman'ın halîfeliğinin son yıllarında, (652) vefât eder, İstanbul'lular Eyyub Sultan'da (Zal Mahmud Paşa Caddesi üzerinde) makamını ziyaret eder, feyz almaya çalışırlar. > Efendimizden aktardıkları: Cömertlik, îmânın sağlamlığından gelir. İmânı sağlam olan Cehenneme girmez. Cimrilik de şek ve şüpheden gelir. Şüphe içinde olan Cennete giremez. Cum'a günleri bana çok salevât getirin! Okunan salevât bana bildirilir. - Sordular "Öldükten sonra da mı?"- Evet, öldükten sonra da bildirilir. Çünkü, toprağın peygamberleri çürütmesi harâm kılındı. Onlar kabirlerinde diridir ve rızıklandırılırlar. Ey Ebüdderdâ! Sana Cehennem ehlinin kimler olduğunu bildireyim mi? Bunlar böbürlenirler, kabadırlar, büyüklük taslar ve iyiliğe mâni olurlar. Cennet ehlinin kimler olduğunu bildireyim mi? Fakîrdirler ama Allaha yemîn etseler, Allah onları haklı çıkarır. Din kardeşinin arzû ettiği yemeği yedirenin günâhları bağışlanır. Din kardeşini sevindiren, Allah'ı sevindirmiş olur. Peygamber efendimiz, günâhkârlara şefâ'at edeceğini bildirince, "İmânı olan hırsız ve zânîler de şefâ'ate kavuşacak mı?" diye sorar. Cevap müjdelidir: "Evet, onlara da şefâ'at edeceğim." Sizler kıyâmet günü kendinizin ve babanızın adları ile çağırılacaksınız. Öyle ise çocuklarınıza güzel isimler verin. Mîzâna konacak amellerden en ağır geleni, güzel ahlâktır. Bir kimse, kardeşine arkasından duâ ettiği zaman, bir melek, "Allah, sana da o duâ ettiğin gibi versin" der. Şikâyetinize sebep olan şeyler, amellerinizin bozukluğundandır. Hastalıkların başı çok yemektir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.