Ebu Talib'in hanımı Fatıma bint-i Esed

A -
A +

Biliyorsunuz, Efendimiz (Sallallahü aleyhi ve sellem) doğmadan babasını, 6 yaşında validesini kaybeder, O'na dedesi sahip çıkar. Abdülmuttalip sırlara vakıf bir Arap bilgesidir, torunundaki fevkaladelikleri hisseder, hoşça tutar. Vefatından önce oğullarını çağırır, adı güzel Muhammed'i yerine yerleştirmeyi arzular. Ebu Leheb'in serveti çoktur, lâkin merhametten yana fukaradır. Yüreği yaralı yetime kaba davranmasından korkar. Ebu Talip ise fakir ama müşfiktir. Kaldı ki kardeşi Abdullah'ın oğluna bakmayı canına minnet sayar. Abdulmuttalib sevimli torununun da fikrini almayı düşünür ama buna gerek kalmaz. Adı güzel Muhammed uykudan yeni kalkmıştır, niye toplandığını anlayamadığı amcalarına halalarına mahmur mahmur bakar, (kim bilir ne kadar şirindir) gidip Ebu Talibin kucağına oturur, kollarını boynuna dolar. Evet Ebû Talip kapısını seve seve açar, gelgelelim ona bakacak olan kendisi değil hanımıdır. İhtimal üç beş gün sonra bir kervana katılacak, aylar süren bir seyahate çıkacaktır. Yeğeni, zevcesi Fatıma bint-i Esed'in merhametine kalacaktır. Fatıma fedakar bir kadıncağızdır, uğraşır didinir, pişirir kotarır, ocağı tüttürmeye bakar. Onca yokluğa zorluğa göğüs gerer, aileyi ayakta tutar. Dört oğlu, dört kızı olmasına rağmen Muhammed Mustafa'yı kabulleniverir, tarifsiz bir şefkatle bağrına basar. Annesi gibi... Fatıma Hatun yemeği ortaya koydu mu kızlar, oğlanlar neşeyle atılır, anında kapışırlar. Habibullah kenarda durur, elini bile uzatmaz. Fatıma validemiz onun payını ayırır, hatta biraz da kayırır. Daima kutlu misafirin hoşlandıklarını pişirir, nur çocuğu gülümsetebilmek için kendini paralar. Bir zaman sonra evde aşikare bereket hissedilir. Bir tas süt hepsini doyurur, ufacık somun yeter de artar. Ne iştir bilinmez, ortaya bir avuç hurma koyar, avuç avuç çekirdek alırlar. Adı güzel Muhammed bebek gibi uyur, gülünce yüzünde güller açar. Sabah yıkanmış paklanmış olarak kalkar, pınarlar gibi temizdir ve en seçme ıtırlardan bile güzel kokar. Akşamları çocuklar eve toza toprağa bulanmış olarak dönerler. Fatıma hanım hepsini bekletir, önce Habibullah'ın elini yüzünü yıkar, başına gül yağları sürer, öper koklar, özene bezene saçlarını tarar. Sekiz tane çocuğu olmasına rağmen onu farklı tutar, hoş 80 tane de olsa değişmez, Muhammedin muhabbeti başkadır, ona ciğerpareleri bile yaklaşamaz. Sıcak yuva Efendimiz bu aile arasında dolu dolu huzur yudumlar. Tâlib, Akîl, Câfer ve Ali'yi kardeş edinir, Ümmü Hâni, Cümâne, Rayta ve Esmâ'yı bacısı bilir. Hazret-i Hatice ile evlenip yuvasını kuruncaya kadar bu sıcak çatı altında yaşar. Kıtlık yıllarında Ali'yi (henüz beş yaşındadır) yanına alır, amcasının yükünü hafifletmeye çalışır. Fatıma bint-i Esed'e o kadar saygı duyar ki biricik kızına yengesinin adını koyar. Aradan yıllar geçer, peygamberlikle vazifelendirilince ilk aşikare tebliğini akrabalarına yapar. Ebû Talib'in çocukları derhal İslâmı kabul eder, yanında dururlar. Resûl-i Ekrem akrabalarına "bana hanginiz yardımcı olur" diye sorunca, çocuk yaştaki Ali (Radıyallahu anh) ayağa fırlar. Ebû Talip ve Fatıma bint-i Esed, Hazret-i Ali gibi fırlamasalar da Resulullahı himaye eder, ellerinden geldiğince korur, kollarlar. Münevver beldede Fatıma validemiz, zevcine sık sık Şam seferini, Rahip Bahira'yı hatırlatır, Ebû Talib'in Müslüman olmasını çok arzular. Kocası ölünce açıkça iman eder ve inandığı gibi yaşamaya başlar. Mekkeli müşriklerin eziyeti tahammül sınırlarını aşınca oğlu Ali'yle birlikte münevver beldeye hicret eder, "muhacirden" olurlar. Server-i âlem Medine'de de sık sık ziyaretine gelir, hâlini, hatırını sorar. Hatta eskisi gibi bir köşeciğe uzanır, kayluleye yatar. Resul-i Ekrem, "benden parçadır" dediği kızı Fatıma'yı, Hazret-i Ali'ye verir, yengesi ile dünür olurlar. Evet artık Fatıma bint-i Esed, Fatıma bint-i Muhammed'in kayın validesidir. Afif, zarif, latif gelinini üzmemek için elinden geleni yapar. Fatımat-üz Zehra da babasının "anne" dediği kadına "anne" der.... Güzelliğe bak. Kutlu Hicretin üzerinden dört yıl geçer. O gün Efendimiz mahzundurlar. Arkadaşlarına hüznünün sebebini açıklar "annem vefat etti" buyururlar. Merhumeye kefen yapsın diye sırtlarından gömleklerini çıkarır, Hazret-i Aliye uzatırlar. Cenaze namazını bizzat kıldırır. Kimseye yapmadıklarını yapar, kabre inip uzanır, zemini gözyaşlarıyla ıslatırlar. Büyük nimet Defni müteakip "...Ey Annem! Allah sana rahmet etsin. Kendin aç kalır beni doyururdun. Kendin giymez beni giydirirdin. Güzel nimetleri önce bana tattırırdın. Bunu da ancak Allah rızası için ve âhiret yurdunu umarak yapardın. (Sonra sahabelere döner) O benim annemden sonra annemdi. Amcam Ebû Tâlib'ten sonra, bu kadıncağız kadar bana iyiliği dokunan kimse olmadı. Ona Cennet elbiselerinden giydirilsin diye gömleğimi kefen yaptım. Kabir hayatı rahat geçsin diye mezarına uzandım" buyururlar. Sonra ellerini açıp bir dua okurlar: İgfir li ümmi Fatımate bint-i Esed ve vessialeyha medhaleha bi-hakkı Nebiyyike vel Enbiyaillezine min kabli inneke erhamürrahimin. (Allahım! Annem Fatıma binti Esed'i affet. Kabrini genişlet. Benim ve benden önceki peygamberlerinin hakkı için duamı kabul buyur ey merhametlilerin en merhametlisi...) Bu duanın akabinden mübarek yüzleri aydınlanır, "Cebrail aleyhisselam, o cennetliklerdendir diye haber verdi. Allahü tealanın emriyle yetmiş bin melek cenaze namazına katıldı" müjdesinde bulunurlar. Allahü teâlâ cümlemizi şefaatine nail ede, derecesi âlâ ola...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.