Bu dünyada her şey fani olduğu gibi insan da fanidir yani geçici bir müddet için burada bulunmaktadır. İnsana verilen müddet ve imkanlar da sınırlıdır, geçicidir. İhsan edilen bu imkan ve zamanı, en kıymetli yerde kullanmalı ve bunun için de acele etmelidir. Zira Seyyid Hasan Berzencî hazretleri; "Ecel gelmeden önce tövbe ve istiğfârda acele et" buyurmuştur. Bir gün Abdülazîz bin Ebû Revvâd hazretlerine; "Nasıl sabahladın?" diye sual edilince, ağlamaya başlar. Sual edenler, ağlamasının sebebini sordukları zaman; "Ölümü unutmuş, üstelik günahları da çok olan kimsenin hâli nasıl olur. Ecel, süratle geliyor, ömür her gün eksiliyor. Akıbetin Cennet mi, Cehennem mi, ne olacağı bilinmiyor. Ya Cehennem olursa, hâlimiz ne olur?" cevabını verir. Hayırlı işleri yapmayı tehir etmeye, sonraya bırakmaya, "tesvîf" denir. İbâdetleri ve hayırlı işleri yapmakta acele etmeye ise, "musâre'at" denir. Hadîs-i şerîfte; (Ölmeden evvel tövbe ediniz. Hayırlı işleri yapmaya mâni çıkmadan önce acele ediniz. Allahü teâlâyı çok hâtırlayınız. Zekât ve sadaka vermekte acele ediniz. Böylece Rabbinizin rızıklarına ve yardımına kavuşunuz!) buyuruldu. "Hayır yapmakta acele et!" Çelebi Cemâleddîn Efendi, hayır, hasenât ve iyilik yapmakta acele ederdi. Sebebi sorulduğunda; "Hayır yapmakta acele etmek lâzımdır. Tehir ve sonraya bırakmakta; çabuk geçen ömre güvenmek ve cimrilik korkusu vardır" buyururdu. Hasan-ı Basrî hazretleri, zamânının halîfesi Ömer bin Abdülazîz hazretlerine yazdığı mektupta; "Dünyâya düşkün kimse, murâdına kavuşamaz. Bir gün olsun rahat nefes alamaz. Her gün, ayrı bir düşünce, keder getirir. Derken dünyâya o kadar dalar, ömür biter de ecel bir gün onu yakalayıverir. Sonunda, azıksız âhiret yolculuğuna çıkmak zorunda kalır. İşte böyle duruma düşmekten sakın" buyurmuştur. Abbâsî Halîfelerinden Hârûn Reşîd, İmâm-ı Ebû Yûsuf hazretlerinden nasihat isteyince, cevaben; "Bugünün işini yarına bırakma, yoksa işleri ve hakları zâyi edersin. İstekler bitmeden ecel gelir çatar. Ecel gelip çatmadan sâlih amel işle. Çünkü ölüm gelince, amel yapılmaz" buyurmuştur. Hayırlı işleri, amelleri, tehir edenler, geciktirenler, ileride yaparız diyenler, mutlak ziyan içindedirler. Çünkü Peygamber efendimiz; (Tesvîf eden, hayırlı işleri sonraya bırakanlar helâk olur) buyurmuşlardır. Ömer bin Abdülazîz hazretleri, kendisinden nasihat isteyen bir kimseye; "Şimdi ecel gelmeden, ameller sona ermeden, Allahü teâlâ insanları ve cinleri hesâba çekmek için huzûruna getirmeden önce, tövbeyi fırsat bilmeli, af ve magfirete kavuşmayı kazanç bilmelidir. Kıyâmette, hesap gününde, mâzeret kabûl edilmez" buyurmuştur. Beş şey gelmeden evvel... Peygamber efendimiz, eshâb-ı kirâma ve bütün ümmetine hitaben buyuruyor ki: (Beş şey gelmeden evvel beş şeyin kıymetini biliniz: Ölmeden önce hayâtın kıymetini, hastalıkdan önce sıhhatin kıymetini, dünyâda âhireti kazanmanın kıymetini, ihtiyârlamadan gençliğin kıymetini, fakîrlikten evvel zenginliğin kıymetini.) Sehl bin Abdullah-ı Tüsterî hazretleri buyurur ki: "Bizim yolumuzun esası altı şeydir: Allah'ın kitâbına sarılmak, Resûlullah'ın sünnetine uymak, helâl yemek, insanları incitmemek, yasaklardan uzak durmak, hakkı ve borcu ödemete acele etmek..." Nefs-i emmâre, dâimâ zararlı şeyler ister. Şeytân ise, çok hayırlı işe mâni olmak için, az hayırlı olan şeyi de vesvese yapar. Büyük günâha sürüklemek için, küçük hayır yapmayı da vesvese eder. Şeytânın vesvesesi olan hayırlı iş, insana tatlı gelir ve acele ile yapmak ister. Bunun için, hadîs-i şerîfte; (Acele etmek, şeytândandır. Beş şey bundan müstesnâdır: Kızını evlendirmek, borcunu ödemek, cenâze hizmetlerini çabuk yapmak, misâfiri doyurmak, günâh yapınca hemen tövbe etmek) buyuruldu. Peygamber efendimiz, hazret-i Aliye hitaben de; (Yâ Alî! Üç şeyi geciktirme! Namâzı evvel vaktinde kıl! Hâzırlanmış cenâze namâzını hemen kıl! Dul veyâ kızı, küfvü isteyince, hemen ver!) buyurmuştur. Başına gelecek şeyi geldi bil! İmâm-ı Gazâlî hazretleri nefsine hitaben buyuruyor ki: "Ey nefsim! Ecel sana yaklaşmakta, Cennet ve Cehennem'den biri, seni beklemektedir. Ecelinin, bugün gelmeyeceği ne mâlum? Bugün gelmezse, bir gün elbette gelecek. Başına gelecek şeyi, geldi bil! Çünkü, ölüm kimseye vakit tâyin etmemiş ve gece veya gündüz, çabuk veya geç, yazın veya kışın gelirim dememiştir. Herkese ansızın gelir ve hiç ummadığı zamanda gelir. İşte ona hazırlanmadın ise, bundan daha çok ahmaklık olur mu?"