Bir ara Osmanlı tüccarları Cenevizliler'e gider ne kadar boş fıçı varsa satın alırlar. Cenevizliler'in aklına "bu adamlar şarap da içmez, fıçıyı ne yapacaklar" sorusu takılsa da "amaaan sen de" der paralarına bakarlar. Fatih için planın en zor yanı budur. Osmanlılar hemen o akşam fıçıları urganlarla bağlar, bir anda Halıcıoğlu'ndan Ayvansaray'a uzanan bir köprü kurarlar. Hatta üzerinde top yürütür yakın mesafeden nokta atışları yapmaya başlarlar. Komutan Jüstiniani bu zekâ karşısında şapkasını çıkarır, şehrin kurtulacağına dair şunnacık ümidi kalmaz. İmparator Konstantin'e "bu iş burda biter" demeye başlar. Ancak İmparator inanılmaz bir inatla savunmayı yürütür, "teslim" kelimesini ağzına bile almaz. Fatih surlarda kafi deliklerin açıldığına kâni olunca "hücum" emri verir (6-7 Mayıs) ancak Bizanslılar ölümüne direnir, sur üstünde ve mazgal ardında olmanın avantajını kullanırlar. Hasılı 30 bin mücahidle yürütülen saldırıdan netice alınamaz. Toplar tekrar gürler, gülleler yeni gedikler açar, ancak 12 Mayıs'ta başlatılan hücumdan da istenilen netice alınamaz... Fatih son kez elçiler yollar "gelin ya teslim olun, ya Müslüman" der, kanı durdurma çağrısı yapar. Lâkin İmparator bu teklife de yanaşmaz. ...Ve 28 Mayıs gecesi bütün mücahidler boy abdesti alır, iki rekat namaz kılarlar. Sultan ak atına biner, eğri kılıcını kınından çıkarıp cengin ortasına koşar. Yeni bir çağ Hırslı imparator her ne kadar kavgadan medet umsa da tecrübeli komutan Jüstiniani savaşın aldığı şekli rahat okur ve "Türklerin Allah'ın açtığı yoldan ilerlediklerini" söylemekten kaçınmaz. Hakikaten yüce Mevlâmız nice yollar açar. Mücahidlere aynı dakikalarda Cibali'den, Samatya'dan, Ayvansaray'dan ve Topkapı'dan surları aşar Aksaray Meydanı'nda buluşup Ayasofya'ya ulaşırlar. Yediden yetmişe Bizans halkı mâbette toplanır, papazlar Padişahın ayağına kapanırlar. Genç Sultan; "Ayağa kalkın! Hayatınız ve hürriyetiniz emniyet altındadır. Bizden korkmanıza gerek yok" diyerek herkesi rahatlatır. Rumlar şaşkına döner ilk kez Ortaçağ karanlığından sıyrılır, "yeni bir çağın" kokusunu alırlar. Türkün müsamahasına onların hayalleri bile ulaşamaz. Ancak fethi hazmedemeyen mutaassıplar 1453 tarihini 1+4+5+3 şeklinde toplar ve "13" rakamı ile fethin gerçekleştiği "salı" gününü uğursuz sayarlar. İşin acı yanı buna "bizim saflar" da inanırlar.