Gazavat meşalesini yakan lider İmam Mansur

A -
A +

Kafkasya, tarihi boyunca üç büyük istila yaşar. 13. Asırda Moğollar koca Harezmşah Devletini ve muhteşem Selçuklu'yu yıkar ama burada takılırlar. Buhara ve Bağdat'ı ezen haydutlar adeta duvara çarparlar. Cuci'nin yenilgi tanımayan süvarileri bu cendereden çıkamaz, topyekun imha olurlar. Yıllar sonra aynı hatayı Nadir Şah yapar. Yeri titreten muhteşem İran ordusu Kafkaslar'a girer, lâkin çıkamaz. Koca imparator Derbent'ten döndüğünde tacından tahtından olur, perişanları oynar. Ruslar 1700'lü yıllardan itibaren Kafkaslara el atar. Deli Petro'nun çizdiği hedeflere ulaşabilmek için yöreye yönelir ve üç beş dağlıyı ciddiye almazlar. Ancak Kafkasyalılar Petersburg'da çizilen haritaları yırtar, işgalcilerin yüzüne çarparlar. Büyük değişim Bakın bu coğrafyada atak insanlar yaşar, dorukları buzlu dağlarda kartallara komşuluk yaptıklarından olacak gözü kara ve savaşçıdırlar. Gelgelelim birbaşlarına sürüye dalan kurt gibi dövüşen muharipler vazife taksimi yapamaz, yardımlaşmaya yanaşmazlar. Teknolojiyi "namertçe ve kalleşçe" bulur, topların üstüne at sürmeyi, süngülerin üstüne hançerle yürümeyi erkeklik sanırlar. Ruslar, yöre insanını iyi etüd eder, kabilecilik gayretlerini biler ve aralarına nifak sokarlar. "İntikam" gibi manasız bir kelimeye takılır, birbirlerinin avullarını basarlar. Alkol ve kumar çok artar, içlerinden bazıları altının sarısına, kardeşinin kanını satar. İşte bu kargaşaya bir kahraman nokta koyar. Hani, çalkantılı dönemlerin liderleri büyük olur, derler ya İmam Mansur da büyük işler yapar, bütün kabileleri etrafında toplar, kervan geçmez dağlarda fevkalade medeni bir sistem kurar. Eline kamadan başka silah almayan yiğitleri topla tüfekle tanıştırır, mevziler kazdırır, kuleler diktirir, baruthaneler açar. Kafkasyalılar Şah-ı Nakşibend hazretlerinin nasihatleriyle yoğrulur, "kin ve kan" kelimelerini unuturlar. Kul hakkından ve hesap gününden korkar olurlar. Kardeşi için yaşamanın tadını alır, vefanın, fedakarlığın, paylaşmanın kitabını yazarlar. "Müridan" ve "Gazavat" gibi iki kelimeyle özetlenen hareketin mimarı İmam Mansur Çeçen asıllıdır, gençliğinde onu Uşurma adıyla tanırlar. 1748'de Sunc Irmağı'nın yanıbaşındaki Aldi köyünde doğar. Küçük yaşlardan itibaren ilme merak salar, önce Dağıstan âlimlerinden okur sonra Mevlana Halidi Bağdadi hazretlerinden hisse kapar. İcazetini alıp yurduna döner, hem camilerde imamlık yapar, hem de geceli gündüzlü ders okutup gençleri şuurlandırmaya bakar. Vaazları gerçekten çok tatlıdır cemaat sanki Mekke, Medine, Buhara, İstanbul ufuklarında turlar. İmam Mansur işgalci Rusların zulmüne bigane kalmaz. Cihad meşalesini yakmakla kalmaz, "sağımda kim var, solumda kim var" demeden cepheye koşar. Baş olma gibi bir kaygısı yoktur ama etrafındakiler onun her dediğini emir sayarlar ve "İmamlık" makamı "kendiliğinden" doğar. (1783) Mal da yalan... Elbette eğitimli ve disiplinli Çar orduları karşısında birkaç dağlının esamisi okunmaz, ancak İmam Mansur akla durgunluk veren zaferler kazanır, ateş gücü yüksek birlikleri söker atar. Gün gelir Kafkasya'yı ondan sorarlar İmam Mansur zaman zaman Çeçen kabilelerini, Kistleri, Galgayları, İnguşları da ziyaret eder, hatta bir dine inanmayan Paganları kazanmaya bakar. Bu insanlar zaten iyi binici ve müthiş atıcıdırlar, bir de İslâm inancı ile yoğurulunca tutulmaz olurlar. Dikkate şayandır Kafkasyalılar o yıl doğan erkek çocukların ekserisinin adını Mansur koyarlar. O güne kadar birbirleriyle uğraşan Çeçen ve İnguşlar el sıkışır, Avarlar, Adigeler, Kabartaylar, Karaçaylar fevç fevç gelir halkaya katılırlar. Bu coşkuyu ne kelimeler anlatabilir ne kalemler yazar, sanki mezar taşları bile kımıldar. Nitekim Çar orduları tamamen çözülür, Ruslar taa Terek nehrinin ötesine, Maniç Bataklığı'nın ardına atılırlar. Müridlerin yürekleri din gayreti ile çarpar, ivmesini "mülk Allah'ındır" düsturundan alan hareket "beni ve benliği" kazır atar. İmam Mansur'a göre hürriyete kavuşmanın tek yolu vardır: "Ahlaken doruklara koşmak!" İnsanlar hakikatleri arayınca paranın tılsımlı gücü kaybolur, gıybeti ve rüşveti unuturlar... Bıraktığı yerden Ruslar, İmam Mansur'u hem ibretle izler, hem de çok korkarlar. Zira Kafkaslara sıkışan muazzam ordu Avrupa ve Osmanlı için tehdit olmaktan çıkar. Çar can havliyle yeni bir atağa kalkar, General Gudaviç komutasındaki askerler (2 tümen, 54 süvari bölüğü ve 2 Kazak alayı ile) Anapa'ya saldırırlar. Adamların cephaneden yana dertleri yoktur, tam 150 top geceli gündüzlü gülle atar. İmam Mansur ağır yaralanır, Ruslar onun baygın vücudunu zincire vurur, götürüp Schlüsselburg kalesine kapatırlar. Öncelikle anlaşmaya çalışır, mal, mülk, mevki teklifinde bulunurlar. İmam Mansur dünya makamlarına güler geçer, küffarla uzlaşmaya yanaşmaz. Onu işkenceyle de yıldıramayınca ortadan kaldırmaya bakarlar. Akılları sıra bu büyük önderi şehid edip (13 Nisan 1794) hareketi durduracaklarını sanırlar. Ama gazavat çağrısı çoktaan maya tutmuştur, şimdi cihad meşalesi daha gür yanar.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.