Hain mi, kahraman mı? Louis Renault

A -
A +

Fransız otomotiv sanayiine hız katan Bay Louis Renault, iyi bir teknik eleman olabilir ama sanayicilik ayrı, idarecilik ayrı, dostluk arkadaşlık apayrı şeylerdir. Genç müteşebbis sadece firması için yaşar, ha bire gelişme kovalar, biteviye atılım yapar. Ah bir de durup etrafına baksa... Reklâma, malzemeye, tesise hesapsız para harcar ama çalışanlara gelince kılı kırk yarar. İşçileri onu 'Billancourt canavarı' diye adlandırır, "çok otoriter" ve "fazlaca hırslı" bulurlar. Nitekim 1936 yılında bir grev yapar, sevgili patronlarını uyarmaya çalışırlar. Ama ne yazık ki Louis işçilerinin "neden grev yaptıklarını" ve "ne istediklerini" tam olarak anlayamaz! 1. Cihan Harbi arifesinde Renault, Paris Otomobil Fuarı'na katılır. Fransız firmaları (Citroen, Peugeot, Darracq ve Berliet) evsahibi olmanın avantajını iyi kullanırlar. Ateşle oynayınca Louis güç ve servetin tadını alınca "deli para" kazandıran bir sektöre gözünü diker, tutar silah üreticiliğine el atar. Mösyö Renault bu konuda da çığır açar, bildiğiniz paletli, namlulu tankların projelerini çizip Savunma Bakanlığının kapısını çalar, ancak muhatapları bir tankın ne işe yarayabileceğini kavrayamazlar. Proje reddedilmesine rağmen Renault tankları imal eder ve bir gün ordu mensuplarını çağırarak adeta şov yapar. Adamlar kâğıt üzerinde reddettikleri silaha vurulur, "bunlardan 100 tane istesek ne kadar zamanda teslim edebilirsin" diye yalvarmaya başlarlar. Louis "hemen" der, "zira böyle bir teklife hayır demeyeceğinizi biliyordum, hepsini hazırladım." Louis 1. Cihan Harbinde geceli gündüzlü silah üretir, kenara çuval çuval altın atar. Hatta Hitler'in Almanya'da iktidarı ele geçirdiği yıllarda "Fransız Havacılık Bakanlığının isteği üzerine" tayyare üretmeye başlar. Almanlar pervane motorlarının planlarını ele geçirmek için astronomik fiyatlarla kapısını çalarlar ama Louis her vatanseverin yaptığını yapar, planları titizlikle saklar. Ancak Naziler bunun hesabını sorar, 1940 yılında Fransa'ya girer, fabrikayı işgal edip, Louis'i esir alırlar. Aşağı tükürsen... Şimdi Louis çetin bir kavşaktadır, ya işgal güçleri için çalışacak, ya da işi bırakacaktır. İşi bırakmak ha!.. Bu zordur işte, zira Louis ölür de fabrikasının kapısına kilit asmaz. "De Gaulle mü? O da kim? Tanıyamadım" gibi tarihi bir sözle seçimini yapar, işine bakar. Ancak bu kararıyla müttefiklerin hedefi olur ve yüzlerce tayyareden atılan 460 ton bombayla Renault tesisleri havaya uçar. Louis, geceli gündüzlü çalışır ve sadece altı ay içinde fabrikasını tekrar kurar, ancak bu kez Amerikalıların saldırısına uğrar. Savaş bitince Fransız Hükümeti Louis'i, vatana ihanetten tutuklar. "Yargılayalım mı, salalım mı" münakaşaları sürerken Fresnes hapishanesindeki meçhul şahıslar 67 yaşındaki efsane otomobilcinin ağzını burnunu kırar, döve döve canını çıkarırlar (24 Ekim 1944). Cinayet oldu bittiye gelir, hadise gazetelerde doğru dürüst yer bulamaz. Louis'in ölümünden sonra Fransız hükümeti Renault fabrikalarına "bir frank bile ödemeden" el koyar. Renault'un unutulmayan 4CV modeli arkada motoru ve yuvarlak hatlarıyla Volkswagen'i çok zorlar. Fransızlar, Alman otomotivcilerine karşı bu araba ile direnmeye çalışırlar. Düşünün her gün 300 araç yapar ve 1 milyon gibi dudak uçuklatan bir rakama ulaşırlar. Dost firma Renault 1995 yılına kadar devlet eliyle işletilir, krizler görünmeli olunca akıllıca olanı yapar özelleştirip firmanın önünü açarlar. Bilahare Japon Nissan'la iş birliğine girer, Romen Dacia'yı satın alırlar. Ağır vasıtalarda Berliet, Mack ve Volvo ile içli dışlı olurlar. Yeri gelmişken söyleyelim çilekeş ve kalender Renault 12'ler yerli sanayiimize çok şey katar. Türk Renault, 30 yıllık geçmişinde Toros, Broadway, Spring, Flash, Europe, Manager, Concorde gibi sevilen serileri üretir, günümüzde Megane ve Clio gibi yüz ağartan modelleriyle dünya pazarlarına çıkar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.