Basra körfezinde bir balıkçı beldesi... Son peygamberin beklendiği yıllar... Bahreyn henüz ülkeden sayılmaz, havaliyi Rebia kabilesinin reisi Kass ibn Saide'den sorarlar. Kass güçlü bir aileye (Adnaniler'e) mensuptur ama onu soyundan ziyade Arab edebiyatına olan vukufiyeti ile tanırlar. Sıradan bir mevzuda konuşurken bile cümleleri su gibi akar, mısraları kulak okşamakla kalmaz, gönül tellerini de titretir, bazen silkeler ve sarsar. Bunlar Hıristiyandırlar ancak tevhid inancından taviz vermez, iyi bir mümin olmaya çalışırlar. Ellerinde hakiki İncil yoktur ve Hazret-i İsa'ya lâyıkiyle uyamamanın sıkıntısını yaşarlar. Kass ibn Saide geleceği vaadedilen ahir zaman peygamberinin vasıflarını okuyunca çok heyecanlanır, hürmetine kâinatın yaratıldığı Servere hizmet edebilmeyi, uğrunda ölebilmeyi çok arzular. Alametler belirdikçe içi içine sığmaz, esen yelden, uçan kuştan haber sormaya başlar. Ses mi alır, koku mu duyar? Orasını bilemiyoruz ama izler işaretler Hicaz'a çıkar. Bükük beline, çökük gözlerine aldırmaz, Ukaz Panayırının kurulduğu günlerde Mekke'de olmaya bakar. Civar kabilelerden gelenleri tek tek kenara çeker, bıkıp usanmadan "yeni bir din duydunuz mu", "peygamber olduğunu söyleyen birine rastladınız mı" diye sorar. Ama ne yazık ki beklediği cevabı alamaz. Bilirsiniz Araplar ediplere çok meraklıdırlar. Böyle bir söz üstadını da kaçırmaz, kızıl tüylü bir deve üzerine çıkarır, etrafında toplanırlar. Kass kelimelerle raks etmekle kalmaz, istikamet çizer, ufuklar açar. Unutulmaz nutuk "Ey insanlar! Geliniz! Dinleyiniz! Belleyiniz! İbret almaya ihtiyacınız var! Yaşayan ölür, ölenler fena bulurlar. Yağmur yağar, otlar biter, koyunlar kuzular. Çocuklar ana ve babalarının yerlerini alırlar. Giden gelmez, gelen durmaz, ömürler birbirini kovalar. Unutmayın ki ölüm ırmağına kolay girilir, fakat tutunacak sahili bulunmaz. Bu girdap genç yaşlı dinlemez, vadesi dolanı yutar. Acaba gidenler hoşnud kaldıkları için mi dönmüyorlar? Yoksa derin bir uykuya mı daldılar? Ey insanlar! Hani aba, nerede ecdat? Hani süslü kaşaneler, nerede taş saraylar. Hani Ad ve Semud? Nerede Firavun ve Nemrud? Onlar sizden daha zengin ve daha kalabalıktılar. Toprak değirmeninde öğütüldüler, toz oldular. Evleri ıssız kaldı, yurdlarını köpeklere bıraktılar. Herkes ölümlüdür ama Cenab-ı Hak asla! Ey insanlar, dikkat edin! Kulak kesilin! Gökyüzünde haberler, yeryüzünde işaretler var. Yıldızlar, denizler bir şey fısıldıyorlar. Yemin ederim ki yeni bir dinin vakti geldi. Allah indinde din, bu din olacak. İnananlara müjdeler olsun, inkarcılar çok yanacak. Allahü teâlâ öyle bir Peygamber gönderecek ki ancak ona uyanlar kurtulacak. Zannetmeyin ki daha vakit var, kimbilir belki de o güzel Nebi'nin gölgesi üzerimize düşüyor. Evet, Efendimizin gölgesi olsa Kass'ın üzerine düşebilir, zira Server-i âlem dinleyiciler arasındadır ve ünlü edibin gözlerine bakar. Bir başka muvahhid Dönelim Bahreyn'e... Kass ne yazık ki müjdelediği Resule kavuşacak kadar yaşayamaz. Yerini yine tevhide inanan Carud Bişr bin Amr'a bırakır. Yeni emir, hasretle beklenen Peygamberin zuhur ettiğini duyunca eşrafı toplar, 21 arkadaş Medine'ye koşarlar. Efendimiz onları çok sıcak karşılar, İslamiyet hakkında bilgiler verir ve imana çağırırlar. Bahreynliler zaten buna hazırdırlar, hep beraber Kelime-i şehadet getirir, İslamın askeri olurlar. Efendimiz sohbet esnasında onlara Kass ibn Saide'yi tanıyıp tanımadıklarını sorar. Carud başını mânâlı mânâlı sallar, "buraya gelmemizi o vasiyet etmişti" der ve eski emirlerini hayırla anar. Meclistekiler ünlü edibin Ukaz Panayırında kızıl tüylü deve üzerinde yaptığı konuşmayı hayal meyal hatırlarlar. O gün Kass'ı dinleyenlerden biri de Hazreti Ebubekir'dir ki, o, bir kere duyduğunu unutmayan bir dâhidir. Efendimiz sadık dostundan zikredilen nutku okumasını isterler. Ebubekir (radıyallahü anh) kelimesi kelimesine okumakla kalmaz, Kass'ın ses tonunu da yakalar, vurguları aynı Kass gibi yapar. Bahreynliler bir an reislerinin yaşadığını sanır ve çok duygulanırlar. Körfezde çiçek açar Efendimiz, kendisine görmeden inanan ve birçok insanın inanmasına vesile olan Kass ibn Saide'nin kıyamet günü ümmeti arasında olacağını ümit eder, onun için dua buyururlar. Carud ve yanındakiler bir süre daha Medine'de kalır, İslamiyet hakkında bilgi sahibi olurlar. Efendimiz Carud'u (radıyallahü anh) kendi memleketine emir yapar. Hazret-i Carud, kabilesinin hidayetine vesile olur, Bahreynliler Resullullah Efendimizin vefatından sonra irtidat edenleri hizaya sokarak büyük bir hizmette bulunurlar. Hazret-i Carud, Halife Ömer devrinde İran seferine katılır, çocuklarını da peşine takar. Ali (keremallahü vecheh) bu aileye çok güvenir, nitekim Hazret-i Carud'un oğlu Münzir'i vali olarak İstahr'a yollar. Bahreynliler Kass ibn Saide'yi unutamaz, onu daima hayırla anarlar...