Kâh elçi, kâh komutan Amr bin Âs

A -
A +

Yıllarca Kureyşlilerin arasında bulunan Amr bin Âs, Müslüman olduktan sonra İslam'a hizmet etmeyi çok arzular. Bu yolda ter dökmek, can vermek için yanıp tutuşmaya başlar. Nitekim Efendimizin huzuruna çıkar ve "Yâ Resûlallah" der, "iman etmeden evvel sizi çok üzdüm. Şimdi murâdım odur ki, İslâm'a geldiğim belli ola." Habîb-i kibriyâ zamanı gelince "Elbiseni giy, silâhını kuşan ve yanıma gel" buyururlar. Önce şakiler üzerine Mübarek heyecanla silahlanıp, pusatlanır, kapıyı çalar. Efendimiz "Ey Amr! Seni ordunun başında gazâya göndereceğim" buyururlar, "Allahü teâlâ sana selâmet ve ganîmet versin. Dilerim çok mal ile dönersin." - Yâ Resûlallah! Ben mal kazanmak için Müslüman olmadım ki! - Ey Amr! Sâlih mal, sâlih kimsede ne güzeldir. Server-i âlem, Amr bin Âs'ın sancağını nurlu elleriyle bağlar, yanına Süheyb bin Sinân, Sa'îd bin Zeyd, Sa'd bin Ebî Vakkâs, Sa'd bin Ubâde, Üseyd bin Hudayr, Âmir bin Rabîa ve üç yüz güzide sahâbîyi katarlar. Hedef Belî kabîlesidir, zira bunlar, ne zamandır Vâdi'l-Kurâ'da toplanır, Medine'yi yağmalamak üzere fırsat kollarlar. Hazret-i Amr adı geçen kabîleyle ana tarafından akraba olduğu için onların huyunu suyunu, savaş usûllerini iyi bilir, kaldı ki son derece zekî ve tedbirlidir. Nitekim Vâdi'l-Kurâ civarında Selâsil suyuna varınca istihbarat toplar, düşmanın umduklarından da kalabalık olduğunu öğrenir ve hemen ulak çıkarıp Resulullah'a emirlerini sorar. Fahr-i âlem, Ebû Ubeyde bin Cerrâh komutasındaki (aralarında Hazret-i Ebû Bekir ve Hazret-i Ömer de vardır) bir birliği yardımlarına yollar. Gelip Amr bin Âs'a tabi olurlar. Büyük sahabi kimsenin burnu kanamasın diye kılı kırk yarar, o çöl ayazında bile ateş yaktırmaz. Öyle hassas zamanlamalar yapar ki güçlü rakibi sahrada dolaştırıp yorar, küçük birlikleri tek tek avlar. Nitekim sabaha karşı bir baskın yapıp düşmanı uykuda yakalar. Adamlar bir sürü ganimet bırakıp kaçarlar ki yörede İslam'a muhalif güç kalmaz. (Hicri 8 ) Sonra Umman emirine Amr bin Âs Mekke'nin fethinde ve Huneyn gazvesinde de bulunur, putperestlikte ısrar eden kabilelerle görüşür, iman etmelerine vesile olur. Bilirsiniz Resûl-i ekrem bazı hükümdârlara, İslâm'a da'vet eden mektuplar yazarlar. Ummân hükümdarına hitap eden mektubu da Amr bin Âs'a verir, yanına yanık sesli hâfızlar katar, Ebû Zeyd-ül-Ensârî'yi yardımcı yaparlar. Hazret-i Amr, önce Ummân emiri Ceyfer'in kardeşi Abdi'yi bulur ve ağabeyine ulaşmak için aracı olmasını arzular. Sohbet koyulaşınca nerede ve nasıl Müslüman olduğunu, eski yıllarını, pişmanlıklarını ve İslam'la kavuştuklarını anlatmaya başlar. Abdi zaten nasipli bir gençtir, insanlara iyilik yapmayı, kul hakkından kaçmayı, akrabaları arayıp sormayı emreden; zulmü, zinayı, hırsızlığı, içkiyi, faizi, kumarı yasaklayan bir dinin mensubu olmaktan şeref duyar. Evet, Abdi'nin kalbi yumuşar ama ağabeyinden yana endişeleri vardır, öyle ya saltanat denilen şey kolay bırakılmaz. Hazret-i Amr "biz ondan sadece iman etmesini istiyoruz" der, "umarım Resûl-i ekrem onu yine kavmine sultan yapar. Ama adil bir sultan, zenginlerden zekat toplayan, fakirleri koruyan, kollayan..." Ceyfer, kardeşi Abdi vasıtasıyla soru üstüne soru sorar, Hazret-i Amr'ı huzuruna almadan evvel bütün tereddütlerini bitirmeye bakar. Nitekim bir araya gelirler Amr bin Âs, Efendimizin nurlu mektubunu uzatırken başına gelebilecekleri de hatırlatır, "eğer" der, "Resûl-i Ekrem'e uymazsan, ordularımızın ayakları altında çiğnenirsin. Askerini dağıtır, yerine bir başka vali atarlar. Gel İslâmiyeti kabûl et, selâmete er! Yine kavminin başında hükümdâr kal!" Yüzbinlere vesile - Ya Amr siz akıllı bir adamsınız. Peki İslâm'a girmekte niçin geç kaldınız? - Biz kavmimizin yaşlılarına uyduk. Onlar Server-i âlemi Allah'ın resulü değil, Abdullah'ın yetimi olarak gördüler ve kaybettiler. Ancak zamanla hakkı hakikati ayırmaya başladık. Şükürler olsun bâtıla saplanıp kalmadık. - Söylediklerinden çok etkilendim ama... - Ey Ceyfer! Sen bize uzak dursan da Allahü teâlâdan uzak değilsin. Seni yaratıp yaşatana ibadet etmelisin. Şunu bil ki, seni o diri kıldı ve kıyâmet günü tekrar diriltip hesap soracaktır. Ahirette ecir ve mükâfat isteyen, Muhammed aleyhisselâmın yoluna sarılır, nefsine uyan ceremesine katlanır. N'olur elini vicdanına koy ve söyle; Kur'an-ı kerim kul sözüne benziyor mu? - Asla! - Öyleyse... - Haklısın. Vallahi, ben Muhammed aleyhisselâmın iyilik adına emredeceği şeylerin hepsini yapmakta ve yasakladığı şeylerden kaçmakta halkımın ilki olacağım. Abdi zaten dünden hazırdır birlikte kelimeyi şehadet söyler, Müslüman olurlar. Bu iki kardeş çok hayırlı hizmetler yapar Umman'ın İslamlaşması için geceli gündüzlü çalışırlar. Hazret-i Amr gelip olup biteni anlatır, Efendimiz (Sallallahü aleyhi ve sellem) çok memnun olur, onu tekrar Umman'a yollarlar. Büyük sahabe burada yıllarca ders okutur, sohbetler yapar. Halkı, hakla, hakikatle tanıştırmaya çabalar. Ta ki Server-i Kâinatın vefâtına kadar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.