Efendimizin torunlarından Fatıma 12, Sûkeyne (Türkler Sakine derler) 11 yaşında iki kız çocuğudur. Onları bir şekilde ele geçiren şakiler şeytanın bile aklına gelmeyecek hesaplar yapar, İstanbul'a kaçırırlar. Evet Müslümanlar ehli beyt için canlarını bile verirler ama İmparator kadar zengin olacak değillerdir ya! Ülkesini Arap akınlarından korumaya çalışan Tekfur, bu kozu kullanacak kadar zeki olmalıdır, eh onlar da Bizans hazinelerinden sebeplenmeye bakarlar. İmparator Paganot (Prof. A. Süheyl Ünver'e göre Konstantin) düz bir adamdır, kızları elinde rehin tutup, pazarlık gücünü artırmaya bakar. Ancak etrafındaki fitnebazlar firavunca tuzaklar kurarlar. Eğer bu iki kızı Hıristiyanlaştırmayı başarır ve geri yollarlarsa... Saraylar zindan Hesapları inceden yapar, iki seyyideyi saraylarda ağırlarlar. Ayaklarına halılar serer, önlerine inciler mercanlar yığarlar. Dolaplarına kürkler kumaşlar doldurur, kapılarında uşaklar bulundururlar. Ancak seyyideler ne atlas perdelerle ilgilenir, ne altın şamdanlara bakarlar. Mücevherleri ellerinin tersi ile iter, mükellef sofralardan aç kalkarlar. Bu ihtişamın bir fiyatı olmalıdır ve onlar bedel ödemekten dikkatle kaçarlar. Kuru ekmek yer, yerde yatar ama ne tesettürlerinden taviz verir ne de namazlarını aksatırlar. Hatta Rumcayı öğrendikçe tebliğe başlar, aşçılara, uşaklara hakkı hakikati anlatmaya çalışırlar. İmparatorun onlardan birkaç yaş büyük, şirin bir kızı (Katarina) vardır. Katarina yapayalnız bir kızcağızdır, iki sevimli seyyide ile tanışmak, konuşmak için can atar, ancak nedimeleri tenbihlidir, icabında gardiyanlaşır, prensesi Fatıma ile Sakine'den uzak tutarlar. Tekfur sabırsız bir adamdır, nitekim dişlerini göstermeye başlar. "Eğer bizimle yaşıyorsanız bizim gibi olmalısınız" der ve iki Seyyideyi manastıra kapamaya kalkar. "Hıristiyan olursanız sizi saraylarda yaşatırım" diye ekler, "ama İslamlıkta direnirseniz..." (Burada susar, ama dalkavuğun teki elini boğazına sürüp dilini çıkarır, bildiğiniz "idam işareti" yapar.) Sakine adı gibi sakincedir ablası varken söz almaz ancak Fatıma dedesi Ali gibi (radıyallahu anh) pervasızdır, krala kraliçeye aldırmaz. Muhafızlara bileklerini uzatır, "buyrun" der, "götürün bizi cellada!" İmparator elindeki kozu kaybetmek istemez, "size 40 gün mühlet" der, "belki aşağıda aklınız başınıza gelir, atın bunları zindana!" Zindanlar saray Onları yüksek tavanlı, ferah odalardan alır, taşları rutubet terleyen karanlık izbelere tıkarlar. Küflü kapıları gıcırtıyla örtüp, sürgüleri şakırtıyla kapatırlar. Meraklı fareler, kara kara böcekler, kaba saba kahkahalar, kamçılar kamçılar çığlıklar... Önlerine kuru bir ekmek bırakır, yarım maşrapa su koyarlar. İki seyyide aksine çok rahatlar, o boğucu mefruşattan, o sıkıcı şaşaadan ve içten pazarlıklı saraylılardan kurtulmanın huzurunu yaşarlar. Papazlara göre bu hiç de iyi bir karar değildir, bu kalitede insanlar baskıya papuç bırakmazlar. Bir kaç gün İmparatorun öfkesinin geçmesini bekler sonra lafı döndürüp dolaştırıp mevzuya çıkarırlar. Usulünce "olmadı" derler, "bu kızlar böyle kazanılamaz!" -Önlerine hazineler döktüm anlamadılar, başka ne yapmalıydım ya? -İyi ama onlar dünyalığa talip değiller ki. Ölüme hazırlanan altına, elmasa mı bakar? -Önlerinde 40 gün var, akıllarını başlarına alsınlar. -Ya almazlarsa? -Öldürteceğimi söyledim ve bir kral söylediğini yapar! Papazlar laf anlatamayacaklarını fark edince susarlar. Kraliçenin fendi İşte burada Kraliçe devreye girer, eşinin kolundan tutup kenara alır ve "düşünün bunlar birer peygamber torunu" der, "bu çok büyük bir fırsat, bu kadar ucuza harcanamaz. Eğer rüzgârlarına girebilseydiniz yelkenleri çoktaaan indirmişlerdi suya." -Daha açık konuşabilirsin. -Bir imparator gibi değil, asker gibi hareket ediyorsun. Ya elinden tutup kaldırıyorsun, ya gömüyorsun toprağa. Senin dünyanda sadece ak ve kara var ama Bizans'ta griler kalıyor ayakta. Saltanatının devamını istiyorsan berrak olma, en tatlı tebessümü düşmanına sakla! -N'olur Çiçero gibi konuşma.. -Söz ağzınızdan çıktı ve saat başladı takla atmaya (kum saati tabii) İmparator hazretleri 40 gün sonra ne olmasını bekliyorlar acaba? - Bence kabul edecekler el kadar çocuklar dayanamaz zindana! - Bence etmeyecekler, güle oynaya gidecekler cellada! - Emin misin? - Adım gibi. - Neyse yanlış doğru olan oldu. Sözümü geri alacak değilim ya! Sıra Katarina'da - Ama yapılacak çok şey var daha. Çocuklar ilk şoku atlatınca biri kucak açmalı, sahip çıkmalı onlara. - Umarım sana açılırlar. - Hiç sanmam ama Katarina'ya... - Hayır! Hayır! Kızımız daha çok küçük, onu böyle işlere karıştırma. - Küçük dediğin 15 yaşında, yarının Kraliçesi o. Bu işleri şimdiden kavrayamazsa yarın nasıl kalacak ayakta? - Ya tesir ederlerse ona? - Ona ha! Katarina anasının kızıdır, kesinlikle güven ve asla korkma!