Keşfedilesi kâşif Zheng He

A -
A +

Tarihçi Heredot tüccarlıkları ve denizcilikleri ile bilinen Fenikeliler'in, Firavun'un maddi desteği ile Kızıldeniz'den başlayıp, bütün Afrika'yı dolaştıklarını, Cebelitarık Boğazı'ndan geçerek Akdeniz'e girdiklerini ve tekrar Mısır'a ulaştıklarını yazıyor. Demek ki Vasgo dö Gama Ümit Burnu'nu dolaşan ilk gemici değil, böyle bir iddiada bulunanlar da ayıp ediyor. İşin enteresan yanı bu yolculuk esnasında, Fenike gemilerinden biri (içinde on erkek üç kadın bulunuyor) fırtınaya kapılıyor. Aylar süren bir mücadeleden sonra uçsuz bucaksız bir karaya (muhtemelen Brezilya sahillerine) varıyorlar ki bu Kolomb'a 2200 yıl gibi bir fark attılar demek oluyor. Hoş, Kristof insanlık adına değil olsa olsa Avrupalılar adına bir keşif yapmış olabilir, zira o yıllarda İnkalar'ın, Mayalar'ın, Aztekler'in Amerika'da yaşadıkları biliniyor. Neden sonra... Kaldı ki Kızılderililerin atası sayılan Asyalı Türkler'in denizin donduğu mevsimlerde Bering Boğazı'nı aşarak Alaska'ya ulaştıkları ayan beyan ortada... Eğer Paskalya Adası'ndaki kitabelerin dili de çözülürse, (ki bunlar Hind alfabelerine çok benziyor) "Pasifik kâşifi" Magellan'a Hindistan'dan ciddi bir rakip çıkacak, Batılıların canı bir kez daha sıkılacak. 15. yüzyıl başlarında İspanya'yı mekan tutan Endülüslü Arapların ve Afrika'nın batı kıyısında hükümran olan Mali Kralının Atlas Okyanusu'na açıldıkları, Karayipleri yol edindikleri vakıa. Yine Pirî Reis, Amerika'yı körfez körfez dolanmış olmalı zira mübareğin Kitab-ı Bahriye'sinde ki haritalar o kadar detaylı ki uydu fotoğraflarına bire bir oturuyor. Bunlar zaman zaman adları geçen coğrafyacılar, şimdi gelelim Avrupa'da (ve tabii ki Türkiye'de) adı duyurulmayan bir kâşife... Eski bir deniz subayı olan İngiliz tarihçi Menzies, Kraliyet Coğrafya Derneği'nde 200'ü aşkın, diplomat ve bilim adamına Çinli Amiral Zheng He'yi anlatınca adamlar parmaklarını ısırıyor. Bu konferansla Kristof Colomb'un papucu "kesinkes" dama atılıyor. Nasıl mı? Şöyle: Müslüman Amiral Yer Çin... Binüçyüzlü yıllar... Ming Hanedanından İmparator Yong Le, Türk ve Moğol akınlarından felaket usanıyor, yeni kâbuslar görmemek için Çin Seddi'ni onarıp güçlendiriyor ve tutup Pekin'i başkent yapıyor. Bu arada eski topraklarını da ele geçiriyor, yörede yaşayan Müslümanları derleyip toparlıyor, köle olarak kullanmaya başlıyor. İşte Yuan Eyaletini zaptettikleri günlerde Zheng He adlı delikanlıyı da (Çin asıllı olmasına rağmen) yakalayıp zincire vuruyorlar. Zeki ve becerikli bir genç olan Zheng, esareti umursamıyor. Emredileni fazlasıyla yapıyor, amirleriyle takışmıyor. Terbiyesi ve zarafeti ile kendini sevdirmesini biliyor. Nitekim yüksele yüksele saraya çıkıyor. Henüz 16 yaşında Prensin hizmetinde bulunuyor, kışla yılları, ordu kademeleri derken imparatora naip oluyor. Bitmez denen işleri bitiriyor, halledilmez sanılan meselelerin altından kalkıyor. Ha bu arada hatırlatalım Zheng inandığı gibi yaşıyor, abdestini alıyor, namazını kılıyor. Din gayreti ile ayrıca puan topluyor. Ne iştir bilinmez, ataları bozkırlarda yaşamasına rağmen Zheng'in gönlü deryalarda atıyor. Deniz ve gemi dendi mi martı gibi çığlıklanıp, kanat çırpası geliyor. İmparator Yong Le "bu heves zayi olmamalı" deyip onu bahriyelilerin arasına yolluyor. Bakıyor genç adamın donanma ve tersane üzerine dikkate şayan projeleri var, önünü açıyor. Ve zamanı gelince "Batı denizlerinden mesul komutan" olarak vazifeye atıyor. Yüzen ejderhalar Zheng He'nin amirallik yaptığı yıllarda Çinliler, Junks (Yüzen Ejderha) adı verilen devasa tekneler çakıyorlar ki bunlar hem Avrupalılarınkini beşe katlıyor hem de daha dengeli yol tutuyorlar. Düşünün, Kristof Kolomb'un kalyonunu filika niyetine bile kullanmıyorlar (Bakınız ortadaki resim). Bilirsiniz İspanya Kralı Kristof'un yanına gözden çıkardığı idam mahkumlarını katıyor. Bu ipten kazıktan dönme adamlar elbette kolay kolay disiplin altına alınamıyor. Halbuki İmparator Yong Le, Amiral Zheng He'nin emrine onlarca gemi ve tam 30 bin seçme asker veriyor. Kristof Kolomb, Amerikalı yerlileri görünce korsanlık damarı tutuyor, ellerini iştahla ovuşturup, yalanmaya başlıyor. Bu güleryüzlü, tatlı dilli, düzgün fizikli, çalmayan, çırpmayan, yalan bilmeyen, sözünde duran, elindekini paylaşan insanları toplayıp esir tüccarlarına satmaya niyetleniyor. Nitekim arkadaşlarını kenara çekip "biz bunları 50 kişiyle yönetir, alayını ambarlara tıkarız" diyor ve gürleyen sopaların marifetiyle yıldırmaya kalkıyor. Ancak vatanları ve hürriyetleri mevzu bahis olunca Kızılderililer, gömdükleri yerden savaş baltalarını çıkarıyor, ölümüne dövüşüyorlar. Kristof ve çapulcuları tüfeklere yapışıp gariplere kurşun yağdırıyor. Habire köy basıp, oba yakıyor, ne bükük belli dedelere, ne beşikteki bebelere acıyor, üç vardiya can yakıyorlar. Halbuki Amiral Zheng He'nin elinde binlerce silahşör olmasına rağmen yerlileri incitmiyor, kimsenin burnu kanamıyor. Çinliler askerleri değil, tacirleri ve diplomatları öne çıkarıyor, el sıkışmak için muhatap arıyorlar. Sanırım fotoğraf net... Asyalı ile Avrupalının, haydutla devlet adamının, sömürgeci ile barışçının, özetle Hıristiyan ile Müslümanın arasındaki "kalite farkı" gözden kaçmıyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.