Kiralık tetikçi Lee Harvey Oswald

A -
A +

Yıl: 1963... Yer: Dallas... Kış girmeli olmuştur ama yaz da çıkmış sayılmaz, hava bir yağar, bir açar. Sabahtan nasıl bulut, nasıl yağmur; öğleden sonra pırıl pırıl bir güneş çıkar. Gök lacivert kesilir, zemin ılınıp ısınmaya başlar. Bu hava Teksas eyaletini ziyaret eden Kennedy'nin de kanını kaynatmış olmalıdır, üstü açık bir arabayla halkı selâmlamayı arzular. Vali John Connely ona afilli bir Lincoln ayarlar. Önde motosikletli korumalar, arkada partililer filan. Kortej ağır ağır ilerlemeye başlar. Kamera cılız ama Vatandaş Abraham Zapruder, Kennedy hayranlarından biridir, üç beş gün önce satın aldığı kurmalı kamerasını kaptığı gibi bir duvara çıkar, eli bayraklı çocukları, kadınları kızları çeker, amatörce görüntüler toplar. Derken Başkan'ın Lincoln'ü görünür, Zapruder sehpasız görüntü almanın zorluğunu bilir, adeta nefesini tutar. Taa belinden dönerek aracı takibe başlar. Genç ve yakışıklı Başkan John Kennedy ile pembe fes, pembe tayyör giyinen zarif Jacqueline şirinlik yarışındadırlar, hayranlarına gülücük dağıtırlar. İşte o anda bir silah sesi duyulur, Abraham cılız vizörün buğulu camından Başkan'ın sarsıldığını hissedince kanı donar. Bunun hayatında aldığı ve alacağı en kıymetli görüntü olduğunu neden sonra anlar. Gerçi 8 mm'lik filmler matah bir format sayılmazlar, yayıncılar iri grenlerinden dolayı ondan pek hoşlanmazlar. Hem o anın getirdiği gerginlikten olacak eli titrer, kamera oynar. Hoş, diyafram hataları da vardır ve yer yer sahne kayar. Buna rağmen mal altındır, televizyoncular peşine takılır bol sıfırlı rakamları telaffuza başlarlar. Ancak polis, bu büyük delilin yayınlanmasına izin vermez, filme el koyar. 2 mermi 8 yara Suikastı soruşturan Warren Komisyonu üyeleri bu filmi defalarca izler ezberlerine alırlar. Kennedy önce sert bir darbeyle geriye savrulur, kanı adeta sıkıştırılmış gazoz gibi etrafa sıçrar. Ardından bedeni öne doğru iteklenir ki şimdi arkadakiler ateş açmış olmalıdırlar. Ortalık nasıl karışır anlatılamaz. Korumalar sanki tembihlenmiş gibi okul kitapları deposuna koşarlar. Hakikaten binanın 6. katında, kolilerin arasında bir suikast tüfeği bulurlar. Ancak bu seri bir alet değildir ve bir atış yaptıktan sonra tekrar kuruluncaya kadar araba hedeften çıkar. Gariptir ama bazı polislerin elinde Lee Harvey Oswald'ın resimleri vardır, arar sorar ve adamı elleriyle koymuş gibi bulurlar. Katil zanlısı şaşkın görünür ve "benden ne istiyorsunuz" diye gevelemeye başlar. Suçunu inkar etmesi tabiidir ama depo çalışanları suikastten saniyeler sonra Oswald'ı 2 katta gördüklerini açıklarlar. Amerikalılar yıllarca bir tüfek saklayıp 4 kat inmenin kaç saniye süreceğini tartışırlar. Bu arada Teksas Valisi Connely kanlı elbiselerini temizlikçiye, limuzini ise yıkamaya yollar. Bu arada Başkan'ın otopsi için açılan beyni yok edilir, sanki yer yarılır da içine kaçar. Bir kere Kennedy'nin vücudunda iki değil sekiz yara vardır, ki bu hesaba göre katiller en az üç ayrı noktadan ateş açmış olmalıdırlar. Savcı Jim Garrison, Oswald'ın suikastı tek başına gerçekleştirdiğini söylediğine göre adam aynı saniyelerde farklı mevzilere koşmuş, ya da aynı kurşun mekik gibi zigzag yapmış, girip girip çıkmış olmalıdır. Ha belki de Kennedy intihar etmiş, kimsenin görmediği bir anda tüfeğini çıkarıp üstüne başına sıkmıştır. Nedendir bilinmez amiraller, genareller cesede sivilleri yaklaştırmazlar, otopsi raporunu rütbeli askerler yazar. Zanlı vurulunca... Peki Oswald'ın bildiği bir şeyler var mıdır? Bunu öğrenmek mümkün olmaz zira onu mahkeme yolunda, koruma altında, üstelik gazetecilerin gözü önünde vururlar. Oswald'ı öldüren Polonya Yahudisi Ruby yurtsever takılır ve (güya) "Kennedy'nin intikamını aldığını" açıklar. Ruby içeri alındığı gibi hasta olur, adamı kansorojen ilaçlarla üç günde kuruturlar. Yıllar sonra Oswald ve Ruby'nin gizli serviste beraber çalıştıkları ortaya çıkar. Suikast görüntülerinin yayınlanmasına, dosya kapandıktan (hatta tozlandıktan) sonra (taa 1975 yılında ) izin çıkar. TV'ler sıraya girer ve o eğreti film için Zapruder'in eline tam 250 bin dolar sayarlar. Yapılan anketlere bakılırsa yönetim, halkın % 10'unu bile ikna etmeyi başaramaz. Kahir ekseriyet cinayetin derin devletin marifeti olduğunu düşünür, hadiseyi çözmekle vazifelendirilen komisyonu itimada şayan bulmazlar. Komisyon tuğla kalınlığında bir rapor yazıp suçu KGB-mafya eksenine atsa da inanan olmaz. Öyle ya mafya tören güzergahını ayarlayamayacağına, delilleri karartamayacağına, otopsiye müdahale edemeyeceğine göre... Neden sonra... Kaldı ki zamanla Oswald'ın bir CIA ajanı olduğu ortaya çıkar. Ajanımız yıllar evvel kendini "Amerikan aleyhtarı" gösterip SSCB'ye sığınır, Ruslar onu özel bir eğitimden geçirir, İsviçre ve İngiltere'de kullanırlar. Onun ABD'ye dönüşünü bizzat H. Kissinger'ın ortağı B. Classon ayarlar, o günden sonra Oswald, Pentagon'da çalışmaya başlar. 1963'te ona yine solcu militan rolü düşer, sağda solda Castroculuk yapar, Küba'yı savunan yazılar yazar. Hatta işi abartıp Dallaslı polisleri tehdite kalkar. Olayı ısrarla KGB'nin üzerine atmaya çalışanların başında CIA'nın MOSSAD'la bağlantılarını organize eden Şef James Jesus Angleton vardır. Şu işe bakın ki suikast günü FBI'ın mason şefi Hoover de bir iş için (!) Dallas'ı turlar. Olay anında elinde resimle Oswald'ı arayan polis memurlarını (Mesela Mr.Tippit) vurur, suikaste karışan ya da şahit olan 43 kişiyi ortadan kaldırırlar. Yıllar sonra (1991) Hollywood konuya el atar, yönetmen Oliver Stone "JFK" filmiyle şüpheleri tırmalar, birilerinin keyfine limon sıkar. Hadise nispeten aydınlanır ama meğer ki geçmiş ola...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.