Necip milletin baş ağrısı: M. Necip

A -
A +

Davut Hanlı yıllarda Afgan Ordusunun 90 bin askeri vardır. Ancak Komünist iktidar kendi halkına namlu doğrultunca vicdan sahipleri kışlalardan kaçar. Babrak Karmal'ın elinde sadece 20 bin kişilik bir ordu kalır ki bunlar da başlarına buyrukturlar. Kaldı ki artık direnişçilerin de tankı, topu vardır, eskisi gibi 'Mig'le#rden kaçmaz, jetlerin peşine 'Sam'ları takarlar. Sovyetler, en büyük hezimeti Panşir Vadisinde yaşar, tam 6 kere saldırır, altısında da helak olurlar. Ahmed Şah Mesud adeta destan yazar bölgesinden işgalcileri kovar. Hükümet askerleri de Ruslar'ı arkadan vurur, tanklarını yakarlar. Başkent huzura hasret kalır, Halk ve Parçam Partisi arasındaki ihtilaflar büyür, Karmalcılar, Taraki ve Amin taraftarlarına saldırmaya başlarlar. Kabil'de en temel hürriyetler bile rafa kaldırılır, arkadaşını ziyaret etmek isteyenler merkez komutanlığından vesika çıkarmak zorunda kalırlar. Seyahat özgürlüğü biter, şehir kapılarında pasaport vize kontrolü yaparlar. Tarlalar yakılır, hayvancılık zorlaşır, temel gıda maddelerini karaborsacılar pazarlar. Afgan havayolları ile batılı ülkelere sefer yapan pilot ve hostesler geri dönmez, civar ülkelere iltica edenlerin sayısı milyonu aşar. Kış şartlarında dağlarda barınmak zordur ama mücahidler kuru ot yer mevzileri bırakmazlar. Gelgelelim kadın ve çocuklar zordadır, cana ve ırza tecavüzler artınca bohçasını alan yollara çıkar. Pişman olurlar ama... O günlerde Pakistan'da Ziya ül Hak vardır, bu yürekli lider mücahidleri yalnız bırakmaz. Afgan pilotları kullandıkları uçak ve helikopterlerle Pakistan'a kaçar. Hür dünyadan gelen uzmanlar sır gibi saklanan Mi24 helikopterlerini incelemeye alırlar. Rusların hali de pek parlak sayılmaz General İliç'in hazırladığı rapora göre Haziran 1980 itibariyle 37.981 ölü, 1817 esir verirler, 1094 kişi kışladan kaçar, karşı tarafa katılırlar. Bu iş bir yol haline gelir, Ruslar Afganistan'da "gönüllü savaşmak" isteyen Özbek ve Tacikler hakkında soruşturma açarlar. Hele Hizb-i islami saflarına katılan Sakharov Anatoli Mihaleviç adlı asker kullandıkları kimyasal silahlar hakkında açıklama yapınca Ruslar çok zor durumda kalırlar. Özellikle "sarı yağmur" adı verilen kimyevi madde (Kamboçya ve Laos'ta da kullanırlar) evcil hayvanları, fareleri böcekleri dahi kırar. İlerleyen günlerde Kızılordu'da disiplin filan kalmaz zor şartlar altında bulunan askerler afyon kullanmaya başlarlar. Geceleri yersiz korkulara kapılır, ağaca, çalıya kurşun sıkarlar. Kızılordunun "kâğıttan kaplan" olduğu anlaşılır, artık dünya böyle ağır ve hantal ordulardan kurtulmaya bakar. Bu harekât Ruslara 12 milyar dolara malolur, bütçe açık vermeye başlar. Ancak Jivkof yönetimindeki Bulgaristan "kardeş ülkeye" (!) asker yollamaya devam eder, Bulgarlarla Kübalılar kan dökmekte Rusları bile aratırlar. Afganistan kabristana döner, bir mezarın toprağı kurumadan yenilerini kazarlar Ancak o dönem iktidara gelen Gorbaçov, Brejnev gibi klasik bir komünist değildir, azıcık gözünü açıp dünyaya bakar. Eğer bu kaos sürerse SSCB içindeki Müslüman halkları, (Azerileri, Türkmenleri, Kazakları, Kırgızları, Tatarları, Özbekleri ve Kafkas kavimlerini) elde tutamayacağını iyi anlar. Nitekim Almaata'da çıkan olaylarda halk sopalarla polislere saldırır 50 kişi ölür, yaralıların sayısı bini aşar. Gorbaçov bakar işin tadı yok, ilk defa çekilmekten söz açar. Görünüşte tek şartı vardır; "Pakistan'daki eğitim kampları kapansın" o kadar. Gelgelelim Babrak Karmal "İslam devleti kurulacağına bu ülke topyekûn yansın, bütün Afganlılar ölsün" diyerek, kâfirlikte Ruslara bile fark atar. Gorbaçov yalakalığın bu kadarını fazla bulur ve onu içeri tıkar, koltuğa daha ciddi ama daha sinsi bir komünist olan M. Necip'i oturtur ki bu çocuk 30 küsur yaşında toy bir militandır. Necip, Kabil Tıp Fakültesi mezunu olmasına rağmen hekimlik yapmaz, bir süre Moskova'da kalır stajını KGB'de yapar. İhtilalle birlikte Afganistan'a gelir ve "Azgın Boğa" kod adıyla RHAD'ı (gizli servisi) yönetip, faili meçhul cinayetler planlar. Ardından "Kızıl Mollalar" adlı bir örgüt kurar, şalvarlı cüppeli dönekleri mücahidlerin arasına salar. İvan evine dön! O günlerde çift kutuplu bir dünya vardır. Bir taraftan baskı görenler öbür yana yanaşırlar. ABD, Mücahitlere Stinger füzelerini verince Rus uçakları uçamaz olurlar. Kızıl ordunun uçak ve helikopter kayıpları 800'ü aşar. Ruslar bir yandan "çekilme planı yapıyoruz" deyip ateşkes isterken, bir yandan Pakistan sınırını (Zhavar) vurur en kanlı katliamlarını yaparlar. Yine eskisi gibi hayvanları bile kırar, kuyuları zehirler, ekinleri yakarlar. 15 Mayıs 1988 tarihinden itibaren Rus birlikleri çekilmeye başlar. Rus heyeti Başkanı Yuli Vorontsov "gelecek rejimin rengi bizi ilgilendirmez, yalnız dönüş yolunda saldırmayın" diye yalvarırken, Necip "Mücahidlerle koalisyon yapabiliriz" demeye başlar. Ruslar ülkedeki yolların % 70'ini, hastahanelerin % 60'ını tahrip eder, ardlarında 1.200 000 ölü 1.5 milyon sakat ve 5 milyon mülteci bırakırlar... Yıllar evvel devrilen Zahir Şah mücadeleyi dışarıdan seyrettikten sonra Batıyı arkasına alıp iktidara sulanmaya kalkar ama yüz bulamaz. Gerisini biliyorsunuz Kabil kuşatılır, şehir düşer (1992) Necip'i yakalar, ağzına rubleleri doldurup bir sokak direğinde sallandırırlar. Ama Emperyalistler ülkeden elini çekmez, bir kanlı sahifeyi kapar, diğer kanlı sahifeyi açarlar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.