Otomobilin babası Karl Benz

A -
A +

Karl Friedrich Benz müthiş bir tasarımcı ve mükemmel bir ustadır. Ancak reklamı bilmez, kendini satamaz. İlk otomobili yapmak için çok uğraşır ama bunun ne mene bir şey olduğunu millete anlatamaz. Hanımı Bertha, onun kabiliyetinin ve kapasitesinin farkındadır, kocasına zor günlerinde destek olur. Zaman zaman pes eden adamı "başaracaksın, sana inanıyorum" deyip silbaştan ayaklandırır, habire moral pompalar. İcabında tutar eteğini kapı kapı dolanır, proje için eşden dosttan beşer onar mark borç toplar. Nitekim 29 Ocak 1886'da üç tekerlekli alameti ortaya çıkarır ve patentini alırlar. Şimdi iş gelir satışa. Bertha'ya göre insanları otomobile özendirmenin tek yolu vardır: Ortalıkta dolanmak! Bir Ağustos sabahı (1888) motoru çalıştırır, şaşkın insanlara gülücük dağıta dağıta caddeye çıkarlar. Sürücü koltuğunda elbette Karl vardır, yanında şık bir bayan (Bayan Bertha), sonra saçları limonla taranmış iki sarı kafa. Böylece "istenirse bir adamın eşini ve çocuklarını alarak kırlara çıkabileceğini" dosta düşmana anlatırlar. Bu tur Mannheim'dan Pforzheim'a kadar (sadece 100 km) uzar ama büyük bir yankı uyandırırlar. Maceracılar, meraklılar ve iyi aile babaları atsız arabaya sahip olabilmek için ellerini ceplerine atarlar. Yeni bir sektör Halk kendiliğinden yürüyen bu "şey"e bir ad bulmakta zorlanır, "self-propelled carriage" (kendini iten taşıyıcı) ve "locomotive car"dan başlar diamote, autopher, locomotor, autovic, autobat, self-motor, kuadrosiklet derken Yunanca "auto" ile Latince "mobil"i paçoz eder, melez bir kelime uydururlar. Evet, otomobil bir Alman keşfidir ama piyasayı Fransızlar'dan sorarlar. Belki bu yüzden şasi, garaj, karbüratör, şoför, limuzin gibi Fransızca kelimeler beynelmilel olurlar. Düşünün 1898'de Amerika'daki otomobil sayısı otuz civarında seyrederken, 1910'da 700 bini aşar. Bu arada İskoçyalı Dunlop şişme lastiği (1888), Fransız Michelin ise "bijon"lu jantları (1895) yapar. Karl üretim işinde boğulur, kendi kendine tıkırdar. 1886'dan 1902'ye kadar (16 yılda) 130 araba satar. Atölyesinden çıkmadığı için otomotiv dünyasındaki hızlı değişimi yakalayamaz. Elin oğlu sürat rekorları kırarken o kumda oynar. Ekip çalışması denilen şeyin farkına varır ama... Boynuzlar kulağı aştıktan sonra... "Merso"lar yollarda... Belki unutulup gidecektir, lâkin o günlerde motosikletler üzerine çalışan (ve ticareti iyi bilen) Gottlieb Daimler ile tanışır, el sıkışırlar. Şirkete soyadlarını bağışlar "Daimler-Benz" adı altında yeni bir sayfa açarlar. Daimler-Benz'in en iyi bayii Emil Jellinek adlı bir Avusturyalıdır. Bu adam yerinde duramaz, yarıştan yarışa koşar. Onları "güçlü, güvenli ve süratli" arabalar yapmaya zorlar. "Paraysa para" der, tutar 530 bin "altın Markı" önlerine koyar. Karşılığında sadece 36 adet (ama süper) araba arzular. Ha bu arada ufak bir ricası vardır: Bu arabalar biricik kızının adını (Mercedes) taşımalıdırlar. Biliyor musunuz Mercedes sanılanın aksine Almanca değil İspanyolca bir kelimedir ve "lütuf"manasına gelir. Latin Amerikalılar bu ismi çok sever ve kızlarına sıkça takarlar. Adları marka Karl Benz ve Gottlieb Daimler şef mühendisleri Wilhelm Maybach'a çok güvenir, siparişi korkmadan alırlar. O günün şartlarında bu hayli yüklü bir rakamdır. Zira bütün sene çalıştıkları halde 90 küsur arabayı zor yaparlar. İşte Mercedes bu hamle ile kabuğunu kırar, Jellinek teslim edilen arabalara bayılır, hatta bunlardan biriyle katıldığı Nice yarışında (Mart 1899) parlak bir zafere imza atar. Bilirsiniz, ilk markalar kurucuları ile anılır, Henry Ford, John Dodge, David Buick... İlk kez Billy Durant firmasına adını koymaz, "General Motors" gibi bir isim altında üretim yapar. Durant asabi bir adamdır, hele sigara tiryakilerine hiç dayanamaz. Bu yüzden Walter Chrysler'le yolları ayırırlar. Henry ve Wilfred Leyland da Durant'ı terk edip Lincoln'ü kurarlar. Durant işine en çok yarayan adamlarından İsviçreli Louis Chevrolet'i odasına sigarayla girdi diye kovar ve yalnızları oynar. 930'lu yıllarda "n'oldum takımı" arabalarıyla hava atar, sahil yollarında toz kaldırırlar. Şoförün yanına oturan manitalar şapkalarını elleriyle tutar, fularlarını rüzgara salarlar. Lâkin günün birinde fular arka tekerleğe dolanır, yağlı urgana dönen kumaş kadının boynunu kırar. İşte o gün bu gündür hanım hanımcık olur, eşarplarını bağlarlar. Bertha'nın payı... Pazar ballanınca Avrupalı oto üreticileri kıyasıya bir rekabete girer Jaguar, Porshe, Aston Martin, Maserati ve Ferrari gibi firmalar 200 km eşiğine dayanırlar. Mercedes bunların karşısına martı kanatlı 300 SL ile çıkar. Saatte 230 km hıza ulaşan bu otomobil akıcı çizgileri ile adını klasikler arasına yazar. 2000'li yıllarda Daimler-Benz ile Chrysler şirket evliliği yapar. Bu birleşmenin ardından dünyanın en büyük otomotiv firmalarından biri olurlar ki çalışanların sayısı ise 417 bini aşar. Daimler-Chrysler AG. Freifhtliner, Sterling, Thomas Buil Buses, Setra, Western Star, Orion, American LaFrance, Smart gibi markaları da bünyesinde toplar. Ha bu arada Karl Benz'i unuttuk. Otomobilin kâşifi ölmeden (1944-Manhaym) önce hayat hikayesini yazar. Kitap elbette teknik ağırlıklıdır ancak şu cümle herkesin gözüne batar: "Küçük teknemle büyük dalgalara karşı hayat mücadelesi verirken, bana sadece bir kişi destek oldu: Eşim Bertha!"

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.