İkinci Cihan Harbinde yurtları işgal edilen Fransızlar, Almanlara karşı o kadar hınçlıdırlar ki sadece Ferdinand Porsche'yi değil oğlu Ferry ve damadı Anton'u da içeri tıkarlar. Eline silah almayan üçlüyü "savaş suçu"yla yargılar, küflü zindanlarda canlarını çıkarırlar. Ancak kızı Luise eteğini tutup dolanmaya başlar, aşındırmadık eşik çalmadık kapı bırakmaz. Bıkıp usanmadan onun gibi bir teknoloji dehasını kodeste pinekletmenin kimseye faydası olmayacağını anlatır, otomotivciliğin geleceği açısından babasının bırakılmasını arzular. Nitekim bu çabalar netice verir ve Porşegilleri "kefaleti mukabilinde" serbest bırakırlar. Ya yapılamayanlar? Porsche'nin İlk işi Wolsfburg'daki VW fabrikalarını ziyaret etmek olur, şakır şakır "tosbağa" üreten tesise uzun uzun bakar ve gözyaşlarını tutamaz. Ferdinand Usta çok yıpranmıştır, her ne kadar fren sesi, egzoz gürültüsü duyunca yüreği pırpırlansa da liderlik yapmaktan korkar. Oğlu Ferry'nin yedek parça üreten fabrikasına takılır, işin ucundan ucundan tutar. İhtiyar kurt sadece bir yıl içinde eski ritmini yakalar ve piyasaya kendi adıyla ürettiği spor arabayı sunar. Porche 356 hafif metallerden üretilen sıra dışı bir otomobildir, önden çekiş, 4 çeker, gelişmiş yanma odası ve değişik eksantrik miliyle adeta şov yapar. Adı büyük markalarla kedinin fareyle oynadığı gibi oynar. Ferdinand Porsche'nin not defteri kimsenin aklına gelmeyen yeniliklerle doludur ama tasarılarını hayata geçirecek kadar yaşayamaz (1951)... Ferry Porsche babasının oğludur ama o daha ziyade güç ve sürat kovalar. Ferry'nin arabaları kafese tıkılmış yırtıcıları andırır, kaplan gibi hırlar, panter gibi sıçrar. Nitekim 1963 yılında imal ettiği Porsche 911 ile (sanki 'vosvos'un tepeden preslenmişi) pistlerin dumanını atar. Bu efsanenin motorunu aynı tosbağa gibi arkaya yerleştirir ve çok dengeli bir yol tutuş yakalar. Sonrasını biliyorsunuz, Carrera'lar, Boxster'lar, Cayanne'lar filan... Ferry, tam 16 kez Leman's yarışlarını kazanır ve McLaren'e oturttuğu mükemmel motorla Formula 1'e hız katar. Ferdinand Porsche'nin ilk göz ağrısı olan "kaplumbağa"lar yıllarca satış listelerinin başına oynar. Meksika'daki Volkswagen fabrikası 21 Temmuz 2003'de son Beetle Puebla'yı üretir ve zikredilen arabanın şasisine "Seri no=21 529 464" yazısını çakarlar. Eğer yeni tip Beetle'ları da sayarsanız Vosvos 1938'den bugüne (67 yıl) üretilerek en uzun süre bantta kalma ve otomobil tarihinde en çok değişime uğrama (irili ufaklı 269 bin değişim) rekorunu elinde tutar. (Ancak en fazla satma rekorunu 1990 yılında Toyota Coralla'ya kaptırırlar.) Volkswagen üreticileri 1974 yılında "cesur" bir adım atar, İtalyan tasarımcı Giorgetto Giugiaro'nun dizayn ettiği Golf modellerini banda alırlar. O yıllarda yaşanan petrol krizi yüzünden ilk minik dizelli (1500 cc) Golf çok prim yapar. Düşünün bu araba neredeyse böcek kadar (20 milyon) satar. Hemen ertesi yıl (1975) Spor Golf'la (GTI) dikkatleri üstüne toplar. Bu bıdık canavar sürati ve performansıyla pahalı otomobillere bile fark atar. İşte o günden sonra ürünler çeşitlenir Polo, Variant, Classic, New Beetle, Passat, Saharan, Bora, Caddy, Transporter, Caravelle, California Coach, LT Volt ve Missouri modelleriyle ürün gamını yayarlar. Değişim gelişim Porsche'nin torunu, Ferdinand Piech Volkswagen'in CEO'su olunca bu iki şirketin arasını bulur (Dikkat ederseniz Porsche Cayenne ile VW Tuareg akrabayız diye bağırırlar) ve VW'i lüks arabalar sınıfına çıkartarak ikinci bir devrim yapar. Düşünebiliyor musunuz VW Pation'lar, Cadillac, Jaguar, Mercedes gibi lüks otoların bulunduğu segmenti zorlarlar. Şu günlerde sosyologlar, kanlı savaşlara, buruk barışlara, renkli olaylara şahitlik yapan Vosvos'u araştırma konusu yapmak istiyorlar. Ne güzel olur. Hem hiç durmasınlar.