Rusların korkulu rüyası Gimrili Muhammed

A -
A +

Gimrili Muhammed ilimden, hikmetten konuşulan bir evde doğar, daha çocuk yaşlarda muallim peşinde koşar. Taa Karanay'a kadar gider, ulema önünde diz kırar. Bilahare Mevlana Halid-i Bağdadi hazretlerinin halifelerinden Şeyh Muhammed Beraği, Muhammed Mehdi Dağıstani ve İsmail Şirvani ile tanışır, silsile-i aliyye büyüklerinden feyz almaya bakar. Mübarek, mezar taşı kadar sessizdir, bazen gün geçer ağzından kelime çıkmaz. Lâkin kürsüye çıkınca deryalar gibi dalgalanır, nehirler gibi taşar. Cemaatle birlikte münevver Medine'ye, Mükerrem Mekke'ye, Şam'a, Kudüs'e, Maveraünnehr illerine yelken açarlar. O günlerde Dağıstan halkı adeta ikiye ayrılmıştır. Bir kısmı Ruslar gibi yaşayıp, sistemin nimetlerinden nemalanmaya bakar, diğerleri işgalcilerin adını bile anmaz. Rusya gibi bir devleti ve Nikola adlı bir Çarı tanımadıklarını haykırırlar. Gazi Muhammed "ya ol, ya öl" diyenlerdendir, eğreti sevdalılarla, yarı gönüllülerle işi olmaz. Öncelikle insan kalitesini yükseltmeye çalışır, içkiye ve kumara karşı savaş açar. Hemşehrilerini bıkıp usanmadan uyarır, tek tek ilgilenip kazanmaya bakar. Ruslar umurunda bile değildir ama kardeş kavgasından çok korkar, bu yüzden fesatçılara ve hainlere hiç acımaz. Gimrili Muhammed'in içindeki dışındadır, kimseye mavi boncuk dağıtmaz. Kafkasyalılar buna rağmen etrafında toplanır, mücadelede yerlerini alırlar. Mansur'un izinden Gazi Muhammed, barınacağı beldenin hedef olacağını bilir, insanlara sıkıntı olmaktan kaçar. Sarp ve kuytu bir noktaya bir komuta merkezi (Ağaçkale) kurar. Önce Hunzah'ı, ardından Dargo kalesini sıkıştırmaya başlar. Dargo ele geçmek üzeredir ki cephanelik patlar, Ruslarla birlikte seçme mücahidler de havaya uçarlar. Gazi Muhammed adam bulmakta zorlanmaz, Ruslar tam "bitirdik artık" derken Andirey kalesine saldırır, Komutan Emmanuel'i yaralar. Mücahidlerin şehidleri de az değildir ama aldırmazlar, bir ana iki oğul kaybettiği çarpışmanın ardından gurbette olduğu için ölemeyen oğluna ağıt yakar. Ruslar var güçleriyle Ağaçkale'ye yüklenip kaleyi yakarlar ama bu onlara pahalıya patlar. Başta Albay Mihlaşevsky olmak üzere tüm komuta kademesini meydanda bırakırlar. İnsafsız Baron Çar Kafkasya'dan gelen tatsız haberler üzerine General Pankratiyef'i görevden alır yerine Baron Rozen'i atar. Ruslar Kafkasya'ya 300 bin kişilik bir ordu ile yüklenir ve hiç acımadan ormanları yakarlar. Onlara göre her öldürülen bebek gelecekte yüz askerin yaşaması demektir, bu yüzden hamileleri süngülemeden bırakmazlar. Baron Rozen dağlıları umduğundan kararlı görür, Gazi Muhammed'den ürkmeye başlar. Nitekim mücahidler ansızın Güydürmes'de (Çeçenistan'da) ortaya çıkar. Binbeşyüz süvariyi kırıp geçirir, silahlarına el koyarlar. Gimrili, Çar güçlerini Andilli, Hunzoh ve Venizognaya'dan sürer atar, Dikinig vadisindeki tahasungâha (sığınak) çekilip sırtını dağlara dayar. Mansur'un yanına... Mücahidler Ruslarla aynı safta duran komşularını anlayamaz, bunlarla da çatışmak zorunda kalırlar. Her şey birbirine karışır, kimi Ruslar mücahidlere hayranlık duyar, bazı dönekler Rusların peşinde dolanırlar. Müridlere sorarsanız sıkıntılarda lezzet vardır, zaferler hüzün kokar. Gelgelelim Gazi Muhammed net ve tavizsizdir, öyle ki "Ruslarla görürseniz beni de vurun" diyecek kadar. Gimrili o günlerde bir rüya görür. Bir nehir kenarındadırlar. İki direk akıntıya karşı koyar. Bunlardan biri suya kapılır, diğeri milim oynamaz. Önceki Hamzat olmalıdır, sonrakini Şamil'e yorar. O günlerde Şeyh Şamil de bir rüya görür. Güya bir evin içinde sıkışmışlardır, düşman etraflarını sarar, her yandan kurşun sıkarlar. Tam da o anda tabancasının bozulacağı, tüfeğinin kırılacağı tutar. Zor da olsa kendini dışarı atar, gerisi toz duman... O sene kış erken gelir, Ruslar Temirhan Şura'dan yola çıkar, kesif sisi fırsat bilip Gimri'ye ulaşırlar. Birkaç sadık adamıyla bir eve sığınan Gazi Muhammed'i kuşatır toprak damdan içeri mermi yağdırırlar. Evin içi barut doludur, hani kurşunun biri dokunacak olsa... Gazi Muhammed teslim gibi bir kelime tanımaz, hem sindiği yerde ölümü bekleyecek değildir ya. Sıyırır kılıcını düşman içine dalar, yıktığını yıkar, kırdığını kırar, sayısız yara alır ve şehadet şerbetini yudumlar. Sıra Hamzat'ta Gazi Muhammed'in cesedi dirisinden heybetlidir. Yüzü mütebessimdir, bir eliyle sakalını avuçlar ve sanki "ben halimden memnunum siz derdinize yanın" gibi bir ifadeyle bakar. İmamın şehadeti ile Ruslar sevince, müminler teessüre boğulurlar. Gazi Muhammed'den sonra Kafkasyalılar Hamzat Beyin etrafında toplanırlar. İmam Hamza önce içte birliği sağlamaya çalışır ve Ruslarla ilişkisi olanlardan bir bir hesap sorar. O günlerde Avaristan'ı Bahu Bike'den sorarlar. Bu kadın (belki annelik duygusu ile) mücadeleye katılmaz, direnişçilere mesafe koyar. Kendisi de bir Avar Hanı olan İmam Hamzat, Bahu'yu Kafkas ittifakına zorlamak için oğullarını (Bulat, Umma ve Natsal'ı) elinde tutar. Ancak ortalık çok gerilir, çıkan çatışmada rehineleri koruyamaz. Bahu Bike'nin yakınları bunu İmam Hamza'dan bilir ve intikam almaya kalkarlar. Güngörmüşler tedbirli olmasını söyleseler de Hamza Bey aldırmaz. "Eğer Azrail aleyhisselam canımı almakla emredilmişse onu kimse durduramaz" der işine bakar. Nitekim hasımları (yamçı kuşanma yasağına rağmen) Hunzah camisine silah sokar, onu Cuma namazında "sırtından" vururlar. (1835)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.