Çar Nikola, yıllardır süren Kafkasya macerasını bitirmeye kararlıdır, bu yüzden başarısız komutanları tek tek görevden alır, yerine kendini ispat gayreti ile yanıp tutuşan aferin delilerini atar. İşte General Grabe de sağda solda haşmetmeaplarına verilecek en güzel hediyenin "Şamil'in kellesi" olduğunu söyleyen yalakanın tekidir ve vazife almak için çalmadık kapı bırakmaz. Neticede umduğuna nail olur, onu yer götürmez asker ve hesapsız para ile donatıp Kafkasya üstüne salarlar. Şeyh Şamil yaklaşan fırtınanın kokusunu alınca avuldan avula, camiden camiye koşar, o müthiş hitabeti ile mücadele azmini sıcak tutar. Müridlerine "Hele şu Ruslara bakın" der, "Çar gibi bir zalim için canlarını veriyorlar. Biz de yoktan var eden ve çeşit çeşit rızklar veren Allahü teâlâ için savaşmaktan kaçacak değiliz ya!" Merkez Ahulgoh'a Şeyh Şamil her ne kadar arazide bulunsa da istihbaratı değerlendirecek, harekatı planlayacak bir komuta merkezine ihtiyaç duyar. Kartal yuvasını andıran Ahulgoh kalesini güçlendirir, hemen ardındaki Surhay kayalığına muhteşem bir kule yaptırır ve keskin nişancılar koyar. General Grabe 30 bin kişilik bir ordu ile yola çıkar, civar birlikleri de uhdesinde toplar. Sayıları neredeyse 3 misli artar. Bu muhteşem ordu çekirge sürüsünü andırır, yakar, yıkar, kurutur, geçtiği yerde ot bile bırakmaz. Şeyh Şamil on bin kadar muharibi vardır ki Çeçen ve Lezgiler çoğunluktadırlar. Büyük lider hasmının saldırmasını beklemez, işgalcileri "ötelerde" karşılar. Savaşı araziye yayıp, meskûn mahalleri korumaya bakar. Mahof Hacı hantal orduya pusu üzerine pusu atar, her gece ayrı baskın düzenleyerek yüreklerine korku salar. Rus askerleri gözlerini kırpamaz, uykuya hasret kalırlar. Surhay Ali Beyin fedaileri Miskit civarında Rusları pusuya çeker, dar alanda sıkışan kalabalığa yalın kılıç dalarlar. Karpuz gibi kelle koparır, yonga gibi parmak uçururlar. General Grabe neler olup bittiğini anlayamadan Erguvani yakınlarında Şeyh Şamil'e toslar. Beş bin mürid sanki gökten kopar, kartallar gibi çullanırlar. Hasılı 1839 Mayısı Grabe için çok uzun geçer. Ruslar sayısız kayıp verir, adeta yıkılırlar. Askerler böyle bir hezimetten sonra ricat borularının çalınacağını ve Petersburg'a döneceklerini sanırlar ama Grabe inadına destek ister, geri adım atmaz. Şamil'e kız, ormanı yak! Ancak zamanla Grabe de uyanır, eskisi gibi ormanların içine sokulmaz, o güzelim ağaçları, minare endamlı çamları, asırlık çınarları kundaklar, ordugahının etrafında kuru diken bile bırakmaz. Hem artık öyle göğüs göğüse savaşlara yanaşmaz, köylere kentlere uzaktan mermi yağdırırlar. Öyle ya koca obüsler ne güne dururlar? Şeyh Şamil'in yapabileceği tek şey kalır, Ahulgoh kalesine sığınmak. Görünüşe bakılırsa Ruslar sarp dağlara ağır topları çıkaramazlar. Ama Grabe kanlı gözlerini Ahulgoh'a diker, dağları düzler kayaları zorlar ve devasa topları getirip surların önüne sıralar. Mücahidlerin sayısı (500 çocuğu saysanız bile) 3 bine varmaz, halbuki Rusların sadece humbaracı bölüğü 6 bin kişiyi aşar. Ahulgoh sarp kayaların üstünde korunaklı görünür ama tek damla su bulunmaz. Gençler her gece Aşilta ırmağına iner, Rus nişancılarına rağmen su taşırlar. Bazen iki bakraç su için 20 fidan boyluyu toprağa bırakırlar. Hasılı beklenen olur, Ruslar Ahulgoh'u sayısız topla döver, surları pamuk gibi atarlar. Surhay kule susunca, Ahılgoh müdafaası felce uğrar. Hele iki tepe arasındaki eğreti köprü de yıkılınca dış dünyaya çıkma şansları kalmaz. Kale içinde açlık ve susuzluk başlar. Anaların göğsü kurur, bebeler içli içli ağlar, yaralılar ıstırapla kıvranırlar. Şeref sözüne bak! Grabe, bu işin bittiğinden emindir, şimdi Şamil'i kulağından tuttuğu gibi Çarının karşısına çıkarmalıdır. Eh sonra gelsin taltifler, yağsın madalyalar... Kimbilir belki de onu "savunma bakanı" yaparlar. Kaleye yolladığı subaylar Şamil'i saygıyla selamlar ve önüne "teslim olmanız halinde Çarın misafiri olarak ağırlanacaksınız. Kılıcınız belinizde kalacak ve dilediğiniz yerde ikamet edeceksiniz" gibi bir teklif koyarlar. Peki ya Kafkasya? Ya Kafkasyalılar? General, Şamil'i Çarla karıştırır. Rusya'da halkın tırnak kadar değeri yoktur, serfler, köleler soylular için yaşarlar. Şeyh Şamil acı acı güler, "ölümü düğün bilen, şehitliği hasretle bekleyen insanlarımıza hakaret ettiğinizin farkında mısınız" diye sorar. "Söyleyin Generalinize sırtıma kaftan atmayı, başıma taç takmayı bıraksın, erkeklikten zerre kadar nasibi varsa birkaç günlüğüne ateşkes yapsın. Kadınlarla çocukların kaleden çıkmasına izin versin, şehidler defnedilsin, yaralar sarılsın." General, mütareke teklifini müspet karşılar, ancak Şamil'in oğullarından birini rehin almak kaydıyla... Şeyh çaresizdir, halkı için ciğerparesinden geçer, Ahmed Cemaleddin'i (8) düşmana yollar. Minik mücahid Rus subayları arasında uzaklaşırken ellerini açar "Ya Rabbi! Hazreti Musa'yı Firavun'un sarayında koruduğun gibi oğlumu da Çarın sarayında koru. Onu ve diğer Cemalleddinleri İslâm'a hâdim eyle" diye dua eder ve çok ağlar. Peki "şerefi" üzerine söz veren Grabe sözünde ne kadar durur? Akrepten bal yapması beklenir mi? General inadına ateşi artırır, kaledekilere nefes aldırmaz.