Büyük ümitlerle fırsatlar ülkesine koşanlar, "Yeni kıta"ya ayak basınca bir tuhaf olurlar. Dolar için koşar, dolar için yaşar, sadece dolara inanırlar. Daha çok dolar kazanmak için ne gerekiyorsa onu yapar, Afrika'dan gemiler dolusu zenci getirir, kırbaç zoruyla çalıştırırlar. İşte Virginialı toprak ağası (ve yargıç) Charles Linch, ekonominin zencilerin kanı ve teri üzerinde yükselmesini savunur. Aksini düşünenleri şipşak yargılar, tereddütsüz kalemini kırar. Mr Linch öyle giyotin, ip, sehpa tanımaz, suçluları militanlarının önüne atar, mahkum parçalanırken çekilir kenara, seyrine bakar. Vurun zenciye Şimdi öfkeli bir güruh düşünün; kanlı kanlı bakan, salyalı salyalı haykıran, hayvani bir zevkle saç yolan, diş kıran, göz çıkaran, kulak koparan, yumruk atan, çivi sokan, kazma vuran, benzin döken, kibrit çakan ve bu keyif bitmesin diye; ince ince deri yüzüp kan yalayan... Katiller, "bir an önce öldürün" diye yalvaran zavallıyı maskara eder, eğer ellerine ayaklarına kapanmazsa çok bozulurlar. Belki şaşacaksınız ama linç sahnelerinin en sadık seyircisi kadınlardır. Fırfırlı eteklerini giyer, tüylü şapkalarını takar, allanıp pullanır, ipek eldivenlerine afilli yelpazeler yakıştırırlar. O güne dair bir hatıra alabilmek için (bir karış yağlı urgan, bir demet saç) ciddi paralar harcarlar. Neticede "geberesi pisliği" ya bir haça bağlayıp yakar, ya bacağından atlara bağlar şehir turu attırırlar. Hurra avazeleri ile kanlı kafatasını bir o yana, bir bu yana savurur, görenler de top oynuyor sanırlar. İş bitince bu güzide organizasyonu gerçekleştirip, doyumsuz keyifler yaşattığı için tertip komitesine şükranlarını sunar, öpüşür koklaşır bir sonraki linçte görüşmek üzere vedalaşırlar. Adaleti sağlamanın verdiği "o engin iç huzuruyla" evlerine dağılırlar. Sadece 1889-1919 yılları arasında 2600 zenci linç edilir ki bunlar arasında genç kızlar, çocuklu kadınlar ve askerler de yer alırlar. Hatta zencinin birini içinde beyazlar bulunan arabaya yol vermediği için yargılar, "ya çocuklar korksaydı" gibi bir kulp takar, kuduzların önüne atarlar. Yarın saat beşte... O günlerde yayınlanan gazeteler, linçleri bir gün evvelinden duyurur, katılımın yüksek olmasını sağlarlar. Mesela 26 Haziran 1919'da New Orleans States ve Jackson Daily News gazeteleri "Zenci J. H. bugün yakılacak" haberini iri puntolarla manşete taşırlar. Buyrun bir ertesi gün haberinden pasajlar: "Bu akşam saat 7:40'ta J. H. kızgın demirle işkence gördükten sonra yakıldı... 2000'den fazla insan oradaydılar... Şapşal zenci, kızgın demirle dağlanırken metal çubuğu eliyle tuttu, ortalığı yanık et kokusu sardı. Dakikalarca süren işkenceden sonra, maskeli cellatlar kara bedene benzin döktüler. Alevler bir anda yükseldi ve onun yalvarmaları, kalabalığı eğlendirmekten başka bir işe yaramadı." (Chattanooga Times) "Birisi zencinin üzerine benzin döküp ateşi tutuşturduğunda, 15 bin kişilik kalabalık alkış tuttu. Bağırdılar, çağırdılar ve zenciyi daha yakından görmek için itişip kakıştılar... Kalabalık ileri geri dalgalanıyor ve sık sık yer değiştiriyordu. Suçlunun etleri tümüyle yandıktan sonra geriye dumanı tüten bir paçavra kaldı ama halk dağılmadı." (Memphis Press, 22 Mayıs 1918) "...bütün toplumsal sınıflardan erkekler ve kadınlar oradaydı. Çocuklar da oradaydılar. Yüksek sosyeteden birçok hanımefendi infazı cezaevinin bitişiğindeki terastan izledi. Zencinin cesedi düştüğünde vatandaşlar idam ipinden bir parça almak için yarıştılar." (Vicksburg Evening Post, 4 Mayıs 1917) Bu arada zencileri savunmaya cüret eden beyazlar da linç edilir ki mesela Elijah Lovejoy bunlardan biridir. Ağızlarından "köleler de insan" cümlesini kaçırdıkları için yargılanan Thomas Beach ve Stephen Foster linçten yırtsalar da hapisten kurtulamazlar. Sopalaya sopalaya kemiklerini kırar, kiliseden bile kovarlar. İşte bu "pis" gelenekten Ku Klux Klan gibi bir "piç" doğar. Adamlar 1960'lı yıllara kadar aşikare cinayet işler, göstere göstere ev yakarlar. Şimdi biraz gerilere gidelim, zenci öldürmenin haber bile olmadığı yıllara... Virginialı John Brown celeplik, yün ticareti, emlakçılık gibi para getiren işlere girer çıkar ve kendi çapında bir servet yapar. Buna rağmen Gerrit Smith adlı bir yardımseverin kölelere bağışladığı topraklarda "siyahlarla birlikte" yaşar, onları evladıyla bir tutar. Mr. Brown, Kansas eyaletinde zülum artınca 5 oğluyla birlikte yöreye gider, köleci güçlerle çarpışmaya başlar. Dahası direnişçileri örgütler, onlara silah ve cephane sağlar. Zencilerle yanyana Köleciler Lawrence kentini yağmalayınca, o da insan tacirlerine baskınlar yapar, yüreklerine korku salar. Mr. John okumuş yazmış bir adamdır. Ontorio'nun Chatham kentinde düzenlediği kongrede siyahlarla beyazları bir araya toplar. Maryland Virginia dağlarında "ırk problemi olmayan ve olmayacak" numune bir devlet kurmaya kalkar. Anayasa metni alkışlarla kabul edilir ve üyeler oy birliği ile onu "başkomutan" yaparlar. Birçok yardımsever, teşkilata ayni ve nakdi yardımda bulunur ve faaliyet başlar. John Brown, Maryland'de Harper's Ferry federal cephanesinin tam karşısındaki çiftliği kiralar. Vakti gelince 21 adamıyla (sadece beşi zencidir) bir baskın yapar. Cephaneliği sandıklarından da kolay ele geçirir, 60 askeri rehin alırlar (16 Ekim 1859). Ancak Albay Robert Lee komutasındaki deniz piyadeleri hadise mahaline intikal eder ve direnişi kırarlar. Peki John Brown? Onu "vatana ihanet" suçundan yargılar... ...Ve tabii ki sallandırırlar.