Birkaç aydır neticesini heyecanla beklediğimiz seçimler, çok şükürler olsun ki, kazasız ve sıkıntısız bir şekilde atlatıldı. 3 Kasım seçim sonuçlarının, milletimize, memleketimize ve devletimize hayırlı olmasını dilerim. Son üç aydır seçim hareketliliği içinde, Devlet Güvenlik Mahkemesi savcısının bir iddianamesini duyduk. İddianamede; Türkiye'deki Alman vakıflarının istihbarat toplama, casusluk ve ülkemiz aleyhine çalışmalar yaptığı anlamına ithamlar varmış. Varmış diyorum, zira kendim görmedim. Aynı savcı bu iddianamenin hemen arkasından, üzücü bir iftira neticesinde görevinden alınıverdi. Alman-Türk ilişkileri, tarihte, Kanuni Sultan Süleyman zamanına kadar uzanır. Birinci Dünya Harbi öncesinde, başta askeri personel görevlendirme olmak üzere, Almanlarla çok yönlü ilişkilerimiz oldu. Birinci Dünya Harbi'nde milyonlarca Türk genci, Alman çıkarlarına feda edildi. Osmanlı devletinin başındaki İttihat Terakki Partisi, Türk menfaatlerini Almanlara peşkeş çekti. İkinci Dünya Harbi'nde ise; Yıldırım harbi doktrinini esas alan Hitler, her hafta bir ülkeyi çiğnerken Türkiye tarafsız kalmaya çalıştı. ABD ve İngiliz devlet adamlarının, Adana'da, İsmet İnönü ile buluşmalarında, Churchil Türkiye'nin Almanlara karşı harbe girmesini hararetle istedi. ABD başkanı da destekledi. İsmet İnönü de harbe girmeye razı olmuşken; ABD genel kurmay başkanı Türkiye'nin harbe girmemesini, girdiği takdirde doğacak zararları şiddetle gündeme getirince, ABD başkanı fikrinden vazgeçti. Bizlere çocukluğumuzda; İsmet İnönü'nün bir büyük başarısı olarak anlatılan, Türkiye'nin ikinci harbe sokulmayışı meselesinin, uydurma olduğu da gün ışığına çıkmış oldu. Son senelerde Almanya, güçlenen ekonomisine ve Doğu Almanya ile birleşmesine dayanarak, emperyalist çalışmalarını hızlandırmıştır. Bugün Orta-Asya'daki Türk Cumhuriyetlerinde, Almanya ile İngiliz-Amerikan menfaatleri karşı karşıya gelmiştir. Dünya altın kaynaklarına hakim olmaya çalışan Almanya ile dünya petrol kaynaklarından istifadeyi en üst seviyeye çıkarmaya çalışan İngiliz-Amerikan işbirliği kıyasıya çatışmaktadır. Türkiye bunun dışında olduğu halde; Almanya, Alman vakıfları aracılığı ile Türkiye'ye sızmaya kalkışmıştır. Halen Erzurum, Van, Gaziantep ve doğudaki birkaç ilimizde daha, bazı ilçe belediyeleri ile Alman vakıfları sıkı temasa geçtiler. Son mahalli seçimde seçilen bazı belediye başkanları, ilçelerine, sportif ve kültürel yeni tesisler kazandırmak için, dış borç ve krediler aramaya başladıklarında, karşılarına Alman vakıfları çıktılar. Ankara'daki elçilikleri aracılığı ile yapılan görüşmelerde, Almanlar, bu ilçelere öğrenci yurdu yapabileceklerini, ancak bu yurda alınacak öğrenciler için kendilerine yüzde elli kontenjan tanınmasını şart koştular. Bu olaylardan bir tanesidir. Şimdi bu iş iyice su yüzüne çıkmıştır. Almanya'da 3 milyondan fazla Türk varken ve Türkiye Almanya aleyhine herhangi bir çalışmayı düşünmezken, Almanya'nın Türkiye üzerinde emperyalizm oyunu oynamaya kalkışması, ateşle oynamakla eş değerdir.