Futbolu bilmem. Düşkünlüğüm de yok. Ama futbolun şu anda insanlığın bir gerçeği olduğunu da kabul etmek icab ediyor. Kurallarını hiç bilmem. Geçenlerde futboldan anlayan bir arkadaştan ofsayt denilen cezayı yeni öğrendim. Fatih Terim'in İtalya'ya önemli bir takımın yöneticisi olarak gitmesi göğsümüzü kabartmıştı. Milan sanki Türk takımı gibi, gençliğin ilgi odağı olmuştu. Naklen maçları bile veriliyordu. Fatih Terim, Türkiye'ye gelen bütün yabancı antrenörlerden farklı olarak, görev yapacağı ülkenin dilini öğrenerek gitti. Türkiye'de görev yapan bir yabancı antrenör gösterebilir misiniz ki; Türkçeyi öğrenmiş olsun. Bildiğim kadarı ile yoktur. Terim'in futbol bilgisi ve tecrübesine söylenecek hiç söz yok. Topun yuvarlak olduğunu, topculuğu bilen herkes kabule mecburdur. Yeni başlayan sezonda büyük yenilgiler de almamıştı. Hatta takımı başarılı oyunlar da çıkarmıştı. Peki suçu neydi? Fatih Terim de, bazı başarılı Türkler gibi, ÇOK olmuştu artık!.. Madalyonun arka yüzü kapkaranlık olaylarla dolu. Fatih Terim İtalya'ya gittiğinden beri basında, adı Fatih Sultan Mehmet ile bir tutuldu, yazıldı. İtalya'da bir Papalık olduğu unutuluyordu. O Papalık ki; 400 dönümlük Vatikan devletinden, dünyayı idareye niyetlidir. Globalleşme toplantıları sonrasında, ABD Başkanı Bush gidip Papa'nın elini de öpmüştü. Arkasından dünya siyasetindeki artan gerginlik, Papa ile ilgili. Fatih Sultan Mehmet Han 1453 senesinde Bizans'ı yıkarak İstanbul'u aldığında, Papa kendisine, Hıristiyan olmasını teklif etti. Papa yazdığı mektubunda; "söyleyeceğin iki kelime ile seni dünyaya sultan yaparım" diyordu. Fatih gülüp geçti. Sadece gülmedi, Adriyatik'ten Otranto'ya asker çıkarttı. Çizmenin doğusundaki Türk askerinin nal sesleri, Batıdaki Vatikan'ın yüreğini titretti. 32 sene Padişahlık yapan Fatih'i, Papa 16 defa zehirletmeye teşebbüs etti. Başaramadı. Ancak 17'nci teşebbüsünde o şanlı Sultana kıydılar. Papanın kini bununla da sönmedi. Fatih'in oğlu Cem Sultanı, beş sene İtalya, Fransa ve İsviçre dağlarında, oradan oraya, sanki süründürdü.. Alp dağlarındaki eşkıya yuvası Manastırlarda zindan hayatı yaşattılar. Zamanın Papası, Cem Sultana da yalvardı. Hristiyan olduğu takdirde Osmanlı tahtına geçireceğini söz verdi. Cem Sultan ise soyunun bütün haşmeti ile; "Dünya menfaatleri için buralara gelmediğini, Hak olan dininden dönmektense ölmeye razı olduğunu" Papanın suratına şamar gibi çarpıverdi. Papa da onu, Tofana zehiri ile öbür dünyaya gönderdi. Zaten Papaların en iyi bildikleri, insan zehirletmektir. Bugünün İtalya'sı, İsviçre'si Papalığın kontrolündedir. Papalığın kasası İsviçre'dir. Papalar Türk ve müslümanların bir yerde idareci olmasını yasaklamışlardı. İşçi olarak çalışacaklarını kabul ederler. Ama bir katolik, müslümanın idaresine girmemelidir. İtalya futbolu, Fatih Terim meselesinde "ofsayta" düşmüştür. Bugün hakem onlardan, böyle yapmaya keşke devam etseler de bizim gafletten ayılmamıza hizmet etmiş olurlar. Avrupa devlet adamları ne zaman Papaların kontrolüne girdilerse, başlarına felaket gelmiştir. Yapılan Resmi 9 haçlı seferinin neticesi ortada. Milyonlarca Hıristiyan genci, Kudüs yollarında toprağa düşmüştür. "Dinler arası diyalog" adlı kuzu postuna bürünen kurdun, çirkin yüzü Fatih Terim olayıyla apaçık ortaya çıkmıştır.