General Trikopis'i kim teslim aldı?

A -
A +

26 Ağustos 1922 günü şafak vaktinde başlayan Başkumandanlık Meydan Muharebesi veya Büyük Taarruz, Türk milletinin geleceği için pek önemliydi. Ordunun elinde bulunan silah, askeri teçhizat ve mühimmat pek azdı. Sakarya Meydan Muharebesi'nden sonra çekilme niyetini belli eden Yunan kuvvetleri, kaçış yolunda önlerine ne gelirse, ne bulurlarsa yıkıp yakıyorlardı. Köylerde bulabildikleri insanları, yaş ve cinsiyetlerine bakmaksızın öldürüyorlardı. Bu zor şartlar altında yurdu kurtarmaya kalkışan Türk milleti, el ele vermişti. Ulu önder Atatürk'ün emri kumandası altında, bu necip millet var olma mücadelesi veriyordu. 31 Ağustos günü, Türk ordusunun büyük bir kısmı, Afyon-Uşak bölgesinde hızla kaçmaya çalışan Yunan kuvvetlerinin takibine girişmişti. Beşinci Kafkas Tümeni Kumandanı Kurmay Albay Halit Akmansü birliğinin başında, Uşak'a doğru takip hareketini başlatmıştı. Tümeninden taarruzun başından o güne kadar, beş günlük çarpışmalarda, 105 subay ve 1200 er şehid ve yaralı verilmişti. Bu acıklı duruma rağmen en küçük bir gevşeme olmadan takip görevine devam ediliyordu. Komutan Halit Bey, birliğe verdiği bir dinlenme esnasında, kendilerine doğru bir at üzerinde hızla seğirten köylüyü görür ve durumu sorar. Köylü, Yunan kuvvetlerinin bütün köyleri yakarak kaçmakta olduğunu, ancak sayıları 12 000 kadar olan bir Yunan birliğinin, Murat Dağı bölgesinde bekleştiğini haber verir. Tümen komutanı, durumu tahkik ve keşif için bir bölüğü görevlendirir. Biraz sonra elinde beyaz bir flama ile bir Yunan subayı görünür. Kendini tanıtıp, kendisini Yunan başkomutanı General Trikopis'in gönderdiğini ve kendisinin teslim olmak istediğini bildirir. Albay Halit Akmansü, tümeninden bir alayını, bu işe görevlendirir. Biraz sonra başta Yunan başkomutanı olmak üzere iki general, birkaç albay ve yüz kadar karargah subayı Türk komutanın karşısına dizilirler. Trikopis, bozuk bir Fransızca ile Albay Halit beye "komutanın nerede" diye sorar. Halit Beyin kıyafeti, süslü püslü Yunan zabitlerinin yanında bir er kıyafeti gibi sadedir. Halit bey rahat bir şekilde ve Fransızca olarak, "buyurun, komutan benim" der. Gelenlerin günlerdir aç ve yorgun oldukları her hallerinden bellidir. Albay Halit Bey hemen karınlarını doyurur... Sohbet sırasında Albay Halit Bey, Trikopis'e "Bütün birlikleriniz İzmir'e doğru çekilirken, siz neden teslim oluyorsunuz. Pekala siz de çekilebilirdiniz" diye sorunca Yunan kumandan: "Evet biz de İzmir'e kadar salimen ulaşabilirdik. Ancak gideceğimiz Yunanistan'da kaybettiğimiz savaşın suçlusu olarak bizi asarlardı. Karargahımdaki harp meclisinde bu konuyu tartıştık. Sonunda teslim olmayı uygun bulduk" der. Albay Halit Bey şöyle bir düşünür ve onlara "Madem ölümden korkuyordunuz, neden bu masum milleti boğazlamaya kalkıştınız" der. Trikopis sessizce boynunu büküp başını sallar ve "Bizi bu işe teşvik eden ve zorlayan İngilizlere karşı duramadık" der. Anadolu'da hemen her haneden iki üç şehid çıkmasına sebep olan İngilizleri, Türk milleti affetmeyecektir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.