Güzel İzmir'in kurtuluşu

A -
A +

Güzel İzmir'imiz, müstevlilerden kurtulalı 79 sene geçti. Yetmiş dokuz yıl, insan ömrü için çok uzun bir zamandır. Bu şanlı günü görüp de, halen hayatta kalan kimse var mı bilmiyorum. Bugün, İzmir'i kurtaranlar da, işgal ederek kana bulayanlar da artık hayatta değiller. Hepsi toprak altındadır. Kurtarıcıların şanı, zalimlerin ise nefreti milletlerine miras kaldı. Görünüşte Yunan'ın aslında ise Batının emperyalistlerinin kanlı işgali mertçe silah atarak olmadı. Mütareke şartlarını İngilizler çiğnedi. Ordusu terhis edilmiş, silahları toplanmış bir millete, kasaplık koyun bulmuşçasına çullandılar: 15 Mayıs l9l9 sabahı İngiliz Akdeniz Filosu Komutanı Amiral Calthorpe, 17'nci Kor. K. ve İzmir Valisi olan Ali Nadir Paşa'ya bir nota vererek; (İzmir istihkamları ile askerî tesisler olan arazinin, Mondros mucibince, bugün öğle üzeri, İtilaf devletlerince işgal edileceğini) bildirdi. Bunu bir gün önce, kulaktan öğrenen bazı vatanseverler, gece Yahudi maşatlığında (bugünkü Bahri Baba parkı) bir toplantı yaptılar. Sabaha kadar devam etti. Tam bir karar olmasa da, el yazısı ile bir beyanname kaleme alınmış ve sabah şehrin bütün ileri gelenlerine dağıtılmıştır. Birçok İzmirli kendilerine, silah verilmesi için kumandan Ali Nadir Paşa'ya müracaat etmiş, ancak red cevabı almışlardı. 15 mayıs sabahı, Ortodoks kilisesi çanları zamansız ve çılgınca çalmaya başladı. Bir Yunan efzun taburu karaya ayak basarken, İzmir metropoliti hain Hristomos sahile koşup; gelen Yunan askerlerine gösterişli bir şekilde takdis törenleri düzenliyordu. Yerli Rumlar kudurmuş gibi idi. Yol üstünde rastladıkları Türklere dayak atıyorlar, tekmeleyip yerlerde süründürüyorlardı. Yunan birlikleri askerî kışlaya doğru yöneldi. Bu durumu gören kumandan Nadir Paşa, subayları ile kısa bir toplantıdan sonra, teslim olmak maksadıyle beyaz bir bayrak ile Yunan kıtalarına karşı giderlerken; efzun askerleri paşaya yaklaşıp tekmelemeye başladılar. Rütbeleri yırtıldı, kalpağı yerlere çarpıldı. Bütün Türk sabaylarına hücum başlamıştı. Sokak ortasında sopalarla kıyasıya dövülüp, yerlerde süründürüyorlardı. İşte bu sırada kışlasından gizlice sıvışan bir Türk askeri, bir sokağın köşebaşında mevzi alıp gelenleri ateş altına aldı ki, bir mermisi boşa gitmiyordu. Sancaktarları dahil yirmi kadar Yunanı devirdikten sonra, mermisi bitti. Kalan Yunan palikaryaları hızla bu kahramana hücum ettiler. Ve paramparça ettiler. Kordon boyundaki Yunan askerleri ise, dipçiklerle dövdükleri Türk subaylarına zorla "Zito Venizelos" (yaşa Venizelos) diye bağırtmaya çalışıyorlardı. Bu subaylardan askerlik dairesi başkanı Miralay Süleyman bu zorlamaya karşılık "Kato Venizelos" (kahrol Venizelos) diye bağırınca, hemen oracıkta ezilerek şehid edildi. Aynı şekilde on kadar subay daha bağırmadıkları için öldürüldü. Geri kalan garnizon subayları, limandaki Patris vapurunun hayvan ambarına kapatıldılar. Zalimler İzmir'de artık serbest kalmışlardı. Yapmadıkları zulüm kalmadı. Kırksekiz saat içinde 12 kasadan o günün parası ile 232.000 altın lira ile 130.000 liralık kıymetli eşya çaldılar. Askerî kışlanın kasaları da soyuldu... Bu karanlık günlerin ardından, 9 Eylül l922 sabahı namaz vaktinde, kurtarıcılar İzmir'e ulaştılar. O günleri anlatan E. Tümg. Seyfettin Çalışlar diyor ki: "Ben İzmir'e giren 1'inci Süvari Tümeni emir subayı idim. 8 Eylül saat 12'00'de Manisa'ya girdiğimizde, şehir alevler içinde idi. Halk Yunan zulmünden dağlara kaçmıştı. Yangınları söndürürken; halkın şehre dönmesini başlattık. Bir haftadır uyku nedir bilmiyorduk. Ertesi gün saat sekizbuçukta, Bornova'ya ulaştık. Küçük bir direnmeden sonra Yunanlılar, İzmir'e kaçmaya başladı. Kokluca'ya yaklaşan öncülerimize, yerli Rumlar pusu kurarak; yaylım ateşi açtılar. Derhal İzmir hükumet konağına bayrağımız çekildi. Diğer bir birliğimiz ise Kadifekale'ye bayrak çekmişti. Yunan bozgun halinde ve kıtaları bizim askerlerle karmakarışık ve iç içe idi. Hiçbir askerimiz, tenezzül edip de bu zalimlere süngü saplamadı. Limandaki yabancı gemilere binmek için birbirlerini eziyorlardı." Gerimize yaslanıp düşünelim: Vatanımızı işgal ederken, kin ve nefretle her türlü zulmü yapan palikaryalar ve onları sevkeden İngilizler. Diğer taraftan topraklarını zalimlerden kurtamak için haftalardır, yemeden, içmeden, uyumadan savaşan insanların düşmanlarına insanca davranışları. Dört yüz seneden fazla idaremizde olanların ihanetlerini, yine cezasız bırakması... Bu, yeryüzünde başka bir millette görülemez. Bugün Türkiye ile dost görünen İngiltere'nin vaktin Dışişleri Bakanı Lord Curzon, bu işgal için "İzmir'i Yunan'a vermemiz büyük hata idi" demiştir. İşte esas suçlunun itirafı. Zalimin zulmünü mazlumun ahı yakıp bitirmiştir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.