ABD'de 11 Eylül günü meydana gelen saldırıdan sonra, dünya barışının bozulduğunu inkâr edemeyiz. Bu olay, birçok kötü niyetlilere harekete geçme fırsatı verdi. Bu saldırırın içteki ortaklarının aranması, ne hikmetse hiç gündemde değil. Bu usul, belki hakiki suçluyu bulabilmek için bir taktiktir. Aradan onbeş gün geçtiği halde iç ortakların açıklanmaması iyi niyetle bağdaşmaz. Belki CIA'nın da dahil olduğu bir çete, bu işi hazırladı. Ve icrasını bazı dış güçlere ihale etti. Zira bu CIA, bir zamanlar bir BAŞKANI, tatile gittiği dağ kulübesinde, böceğe sokturarak öldürmeyi becermiştir. Koca başkan öldü. Arkasını kimse aramadı. Ah sizi petrolcüler ah!.. 11 Eylül günü, hadiseden bir saat sonra, ABD'nin eski, ama eskimeyen dışişleri bakanı Henry Kissenger, şöyle konuştu: "Bu, Amerika'ya bir saldırıdır. Kimin suçlu olduğu aranmaksızın Bin Laden'e vurulmalıdır. Amerika gücünü göstermelidir." Bu nasıl bir hak hukuk anlayışıdır? Yoksa bu saldırının iç planlayıcılarını Kissenger yakından tanıyor muydu? İşbirliği demeye dilim varmıyor. Velev ki bu işi tümüyle bin Laden yaptırdı. Otuz milyonluk bir Afgan milletini suçlamak niye. Zira ülkede zaten yirmi senedir, tam bir kargaşa yaşanıyor. Bölgesel iktidarlar var. Çoluk çocuk demeden koca bir milleti "vururum ha" dehşetine uğratmak zevk mi veriyor? Bin Laden'i vurmak için planlanan harekât, Papa'nın ricası üzerine bir hafta ertelenmiş! Zira Papa kısa bir zaman önce, Kazakistan'ı ziyaret etmiş. O bölge insanı acı çekmemeliymiş! Papa'nın ziyaret ettiği Kazakistan, Müslüman bir ülkedir. Acaba neden böyle bir ziyarete ihtiyaç duyuldu. Hıristiyan Rus Kazaklarını (Hızak) ziyaret etseydi ya. Papa şunun için oraya gitti: Son beş senedir, Katolik misyonerleri Kazakistan'da, ellerini kollarını sallayarak, Hıristiyanlaştırma çalışmaları yapıyorlar. Şehirlerde aldıkları olumlu neticeler heveslerini artırdı. Misyonerler dağ köylerine kadar gittiler. Ve zavallı fakir insanları bir kot pantolona Hıristiyanlığa geçirdiler. Evet bir kot pantolona!.. Papalık ucuza mal olan bu çalışmalardan pek memnun oldu. Orada çalışan misyonerleri hemen terfi ettirdi. Hatta Papa'nın gelmesi ile bu iş hız da kazandı. Rusya'nın senelerce aç bıraktığı, başlarının üstünde nükleer denemeler yaptığı bu insanlar çok fakir bırakılmışlardı. Kilisenin bir ucundan içeri sokulup, ellerine tutuşturulan kot pantolona bakarken kendini papazın önünde buldu ve maalesef dinini satıverdi. İşte Batının din iman anlayışı. Bu ne lâikliğe ne de demokratlığa sığar. Fatih Sultan Mehmet Han'ın, 600 sene öncesindeki adaletinden bir misal vermek istiyorum: İstanbul muhasarası başladığında, Galata bölgesinde oturmakta olan Cenevizlilere bir heyet göndererek, onlara saldırmazlık ve dostluk anlaşması teklif etti. Venediklileri ve Bizansı sevmeyen ve onlardan çok zarar gören Cenevizlilere, bu teklif can kurtaran gibi geldi. Anlaşmayı hemen kabul ve dinleri üzerine yeminlerle imza ettiler. 52 günlük muhasara esnasında Türkler, birçok ihtiyaç maddelerini Cenevizlilerden satın aldılar. Yedikule açıklarına gelen gemilerle, zeytinyağı, barut ve boş şarap fıçılarını yüksek fiyatlarla sattılar. Türklerin şarap fıçısı almasını bir türlü anlayamadılar. Halbuki Fatih bu fıçılarla, Haliç üzerine insanlık tarihinde ilk defa yüzer bir köprü kurdurmuştu. Muhasaranın devamı esnasında, Ceneviz Valisi, Çandarlı ve Zağnos Paşalara yedi kişilik bir heyet göndererek; sadakatlerini yeminlerle teyit edip belge imzaladılar. 29 Mayısta İstanbul fetholdu. Surlarda yapılan incelemelerde, Fatih birçok Cenevizli komutan ve askerin ölüsüne rastladı. Ayrıca Bizans sarayında bulunan bir belgede Ceneviz Valisi; İmparator Dragazese; "Dinin müşterek düşmanı sarıklı Padişahın makhur ve mağlup olması için elimizden geleni yapacağız. Ancak Osmanlıyı arkadan vurmak için, en müsait fırsatı buluncaya kadar onlarla dost görünmeye mecburuz. Bundan dolayı da sizden özür diliyoruz" yazıyordu. Bu bir kalleşlikti. Suçun ortaya çıkması ile, Cenevizliler artık ölüm bekliyorlardı. İstanbul düştüğünde her topluluğun temsilcileri, Fatih'i tebrike geldiler. Cenevizliler korka korka huzura geldiler. Ellerinde, Haliç'e gerilen Bizans zincirinin bir halkası ile Galata kulesine çekilen Bizans bayrağı vardı. Yani hediyeli gelmişlerdi. 21 yaşındaki dâhi hükümdar Fatih, bütün bu kötülükleri görmemiş ve duymamış gibi davranarak, Cenevizlilere her türlü serbestiyi verdiğini ilan etti. Herkes sanat ticaret ve dininde serbest idi. Kiliseler açık olacak. Ancak nakus yani çan çalınmayacaktı. Çünkü Ezan ve Çan bir ülkedeki hükümranlığın bir delili idi. Yüzlerce sene Cenevizliler Osmanlı topraklarında zengin oldular. Bu Cenevizliler şimdiki W. Bush'un eline geçse idi ne yapardı acaba!