Hükümdarlar toprak vermez

A -
A +

23kasım 2001 günü TBMM'de Kıbrıs konusunda gizli bir oturum yapıldı. Ne konuşuldu, nasıl karar alındı bizce bilinmiyor. Neticenin, Türkün menfaatlerine uygun olması en içten temennimizdir. Son günlerde, Türk yazılı basınında bazı yazarlar; Kıbrıs'a bu kadar önem vermenin Türk çıkarlarına zarar verdiğini, KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş'ın "anlaşılmaz uyuşmazlığının anlaşılmadığını" yazıp durdular. Bu yazılar bir maddi çıkar uğruna yazılmıyorsa, Türkün bu önemli davasına ihanettir. Maddi menfaat için ise, alçaklıktır. Kıbrıs adası, tümüyle Türkün öz malıdır. Ada 1570-1571 senelerinde, binlerce Türk şehidi vererek alınmış, Doğu Akdenizin nöbetçi kulübesidir. Anadolu'nun güney kıyılarının güvencesidir. 430 senelik Türk yurdudur. İkinci Selim Han Kıbrıs seferine keyfi için karar vermedi: Kıbrıs'taki Venedik Krallığı, Hac yolu üzerindeki konumundan istifade ile, bölgede terör estirdi. Antalya, Alanya ve Silifke kıyılarındaki Türk köyleri talan edilip, yakılıp, insanları çoluk çocuk katledildiler. Zamanın en hızlı toplu taşıma vasıtası deniz yolculuğu, Türkler için ölüm demekti. Neticede Kıbrıs fethedildi. Huzura kavuştu. Ancak 1878 senesinde, kendi çıkarları uğruna her şeyi göze alan İngilizler, Kıbrıs adasına göz dikti. Devletimizin ekonomik ve siyasi sıkıntılarını fırsat bilip, İstanbul'u tehdit ederek Kıbrıs'ı geçici ve Türke yardım diyerek elimizden aldılar. Bundan sonra, kendi ders kitaplarımızda bile, İkinci Selim'in Kıbrıs'ı "şarabı" için aldığını yazdırdılar. Bu iftira, uydurma tarih cildleri arasına girdi. Yüz seneye yakın Türk gençleri Kıbrıs'ın, padişahın şarap bağımlılığı uğruna alındığı gibi bir yalanla Kıbrıs'tan soğutuldu. Halbuki Kıbrıs'taki bağların toplamı, Manisa'nın bir ilçesindekinden daha azdı!.. Üstelik Türk devlet adamları sarhoş, ayyaş olsalardı, bu devlet bu kadar uzun ömürlü olabilir miydi? Yavuz Sultan Selim Han Trabzon'da Sancak Beyi iken, İran'da Şah İsmail'in, Türk toprak bütünlüğüne zarar veren çalışmaları sebebiyle, babası İkinci Bayezid ile görüşmek üzere, Kırım yoluyla Kefe'ye gitti. Kırım'da kayınbabası olan Kırım Hanı Mengli Giray, Şehzadenin onuruna bir ziyafet verdi. Ziyafet esnasında, hanın oğlu babasından izin alarak eniştesinden şöyle bir istekte bulundu: "Umulur ki yakında siz Osmanlı tahtına Sultan olursunuz. Bizim hizmetlerimizin karşılığında, şu, şu kaleleri Kırım'a vermenize seviniriz." Yavuz Selim Han elindeki kaşığı bir kenara fırlatıp, öfkeyle ayağa kalkarak; "Bre Türkün töresinde Padişah toprak alır ama veremez. Bu nice istektir. Sen kanına mı susadın. Hükümdarlar para isteyene bol bol ihsan eder. Vatan toprağı ihsan olunmaz" diye kükredi... Sayın Denktaş, bir ömüre sığdırdığı Kıbrıs politikasında Türkiye'nin işini zorlaştıracak hiçbir iş yapmadı. Üstelik Avrupalı siyasilerin anladığı dili en iyi bilen ve konuşan bir Türk idarecisidir. Son yüzyılın dürüst ve kalite bir siyaset adamıdır. Türkiye cumhuriyeti de, son tutumları ile, Denktaş'ı tam desteklediğini dünyaya ilan etti. Dışişleri Bakanımız net konuştu. Şimdi ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell'ın Türkiye ziyaretini, Kıbrıs'ı alma seferi sanmak gaflettir. Amerika Türk desteğine çok ihtiyaç duyduğu bu dönemde böyle bir girişimde bulunmayacaktır. TÜSİAD'ın menfi tutumunu anlayamıyoruz. Kuruntuyu bırakalım. Türkiye'nin ekonomik ve siyasi sıkıntılarını fırsat bilen Avrupa, İngilizlerin gizli kışkırtmasıyla; Kıbrıs'tan Türk izini silme peşindedir. Kanmayalım. Unutmayalım ki; Türkün töresi: Türk devlet adamı ölür ama toprak vermez. Eğer veren olursa onu da milleti affetmez.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.