Kumruların yuvaları darmadağın!

A -
A +

Bugün sizlere kumrulardan bahsedeceğim... Onlar insanlara en yakın duran ve fakat evcil olmayan hayvanlar yani kuşlardır. İnsanlara itimat ederler. Yuvalarını evinizi paylaşırcasına en olmaz yerlere kurmaktan çekinmezler. Bu sıcaklık, insana yakınlık onların genlerinde var. 12 Temmuz günü balkondaki saksılarımızdan biri böyle bir tatlı istilaya uğradı. Kovsak da gitmedi. O gün yani İsrail'in Lübnan'a bilmem kaç bin kilo bomba yağdırmaya başladığı saatlerde, bir kumru balkonumda kuluçkaya yattı. Lübnan'da da o saatte kimbilir kaç bin kumru balkonlarda kuluçkaya yatmıştı. Bizim kumru mutluydu. Lübnan'dakiler ise bombalar altında. Yuvasına yeni bıraktığı yumurtaları, şarapnel parçaları ile darmadağındı. Yuvasını bırakamayan annelerin kanatlarından gagalarından kan sızıyordu. Her gün huzurla uçtukları gökyüzü, canavarlarca işgal edilmiş, uçacakları gökyüzü artık yoktu. İsrail jetlerinin egzozları kanatlarını kavuruyordu. Kumrular yollarla dökülen ufak tefeklerle geçinir. O kırıntıları da ekseri küçük çocuklar dökerler. Ama artık yollara kırıntı dökecek Lübnanlı çocuklar da yoktu. Çocukları da İsrail bombaları paramparça etmişti. Binlerce anne adayı, bomba seslerinin dehşetinden yavrularını "erken" dünyaya getirmişti. O prematüre tazeleri, düşman bombaları kuvözlerinde bulup hayattan kopartmıştı. Lübnan'ın Kana şehrindeki barınağa sığınan 35 çocuğun 25 kadarı bedensel ve hassaten yürüme özürlü idi. Bombalar onları da buldu. Göz göre göre, bile bile, bir bedensel engel sebebiyle kaçamayıp ölümü tatmayı hiç düşündünüz mü? Kana'da sığınaktakiler bunu İsrail sayesinde yaşadılar. İsrail'in başkent yapmaya çalıştığı mübarek şehir Kudüs... Haçlılar sefer üstüne sefer tazeliyor. Kudüs'ün bir muhasarası esnasında, binlerce Türk, "Arslan Yürekli" dedikleri "kedi kalpli" İngiliz Kralının kuvvetlerince, zalimane bir halde muhasara edildi. Selahaddin-i Eyyubi yetişip, o da Haçlıları muhasara etti. Üç halka iç içe olmuştu. Kudüs şehrindeki Türkler açlıktan ölüyorlardı. Onlara imdat gerekirdi. Karargahta ölümüne bir plan ve taarruz çalışması yapılırken, bir kadıncağız komutan Eyyubi ile görüşmek istedi. Komutan ona dedi ki: "İçeride binlerce kardeşimiz imdat bekliyor. Sen yarın gel, işini senin arzuna uygun yapayım..." Kadın dikildi komutanın karşısına. Elleri böğründe ve dedi ki: "Madem bizim işimizi vaktinde yapmayacaktın neden Sultan oldun?!." Sultan Selahaddin sanki heykel gibi dondu kaldı. "Peki hanım bıraktım her şeyi, senin işini halledeceğim" dedi ve onun işini gördü. Aynı Kudüs'te bugün devlet idare edenlere sesleniyorum: Siz iki Hizbullah üyesini gizli örgütlerinizle kuş gibi toplardınız. Neden Lübnan ve Gazze'yi topyekun imhaya giriştiniz? Kininiz kime? Üç günlük bebek anne kucağında süt kokarken ölüyor. Sizin hiç çocuğunuz torununuz olmadı mı? Onlarda süt kokusu duymadınız mı. Yoksa onlar süt kokuyor da, siz kan mı sandınız?!. Bizim kumru 26 Temmuzda yavrularını çıkarttı. Şimdi onları huzur içinde büyütmeye koşturuyor. Lübnan'dakilerin ise ne yuvaları ne yavruları kaldı. Soyları kurudu. Bu işin üstesinden gelecek, bu kanı durduracak insan kalmadı mı? Hani Birleşmiş Milletler. Ne oldu. Killeşmiş Milletler mi oldu. Hani demokrasi âşıkları? Aşklarına kan bulaştı. Kanı kan temizlemez. Kanı insanlık ve adalet temizler. Töre cinayeti nöbeti tutanlar! Neden sesiniz çıkmıyor. Kaleminiz yazmıyor. İşte bakın, asıl "töre cinayeti" milletler arasında işleniyor!..

300
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.