16 Şubat 2001 Cuma günü, Amerikan uçakları Irak'ın tepesinde yine bombalar patlattı. Yakın hava alanlarından sayısız sortiler yapıldı. İki ölü, yüze yakın yaralı olduğu açıklandı. Düğün değil bayram değil, Amerika'nın bu hırçınlığı nereden kaynaklanıyor. Kurt kuzuyu yemeye niyet etsin bir kere. Kuzunun, suyu derenin aşağısından yukarısından içmesi hiç fark etmiyor. Bu görüntü bütün BATI politikalarının temel taşıdır. "Hele bir vuralım, gelişen duruma göre bir sebeb ilan ederiz" düsturu her dönemde baş vurulan yoldur. Üç sene kadar önce Türkiye'ye bir konferans vermeye gelen Fransız Prof. Yahudi asıllı Bernard Levis, konuşmalarında şu ANA konuyu sık sık işledi: "Ortadoğu'da yıllardır akan kanın durdurulması, bölgede ortaya çıkacak bir lidere bağlıdır. Bu olmazsa, bölgede kan akışı çoğalarak devam edecektir. Bölgede lider olmaya en liyakatli aday da Türkiye'dir. Türkler bu görevi üstlenmekten kaçamazlar" demişti. Adam ülkesine döndü. Fransız hükumeti, Bernard Levis'i "Türkler Ermenilere soy kırım YAPMADI" diye açıklamalar yaptığı için mahkemeye verdi. Tarafsız olması gereken Fransız yargısı, bu bilim adamını, sembolik bir cezaya çarptırdı. Neden? Fransa'nın devlet politikasının ne yönde olduğu o günlerde, apaçık ortaya çıkmıştı. Ancak Fransa Ermenileri, Yahudileri, Rumları, Sırpları, Bulgarları hiç sevmez. Ancak onları kendi emelleri için maşa olarak kullanır. Yunanlıların 1821 Patras isyanının destekleyicisi, Bulgarların Osmanlıya isyanının, Yunanın Anadolu'ya gönderilmesinin, 1863'ten 1914'e kadar Anadolu'nun birçok yerindeki Ermeni isyanlarının planlayıcısı ve destekçisi Fransa ve İngiltere'dir. Lübnan'daki Derezileri Katolik yapıp, yıllarca Marunilerle kanlı savaşlara iten Fransızlardır. Suriye'deki Şiileri silahlandırıp, Türklere saldırtan Fransızlardır. Böyle bir Fransa Ortadoğu'da liderliğe oynadı. Netice, genlerindeki dönekliğe bağlı olarak fiyaskodur. İngiltere derinden gitmekte. Şimdi yarış sırası Amerika'ya gelmiş görünmektedir. Son hava saldırısından, bizim haberdar edilmememiz de ABD'nin liderlik korkusudur. Bugün Amerika'da, petrol tröstlerinin istemediği kimsenin başkan seçilmesi zordur. Bush'un seçim kargaşası da, petrolcülerle anlaşmaya varamadığı için idi. Anlaşma sağlanınca, yargının desteği ile Bush'un başkanlığı ilan edildi. Şimdi Irak'ı zaman zaman vurmak lazım ki, petrolcüler ve silah tüccarları, bu gürültü arasında kasalarını doldursun. Bir zamanlar Türklerin karşısına acımasız bir düşman olarak dikilen Churchil, Avam kamarasında yaptığı bir konuşmada: "Bir damla petrol, bir damla İngiliz kanından daha değerlidir" diyordu. Eh petrol İngiliz kanından kıymetli ise, Türk kanından acaba Churchil'e göre ne kadar değerlidir varın hesab edin. Amerika'nın son saldırısında haklılık aramak beyhudedir. Bu saldırılar devam edecektir. Adamlar Saddam'ı yıkmak için muhaliflerden birlik kurup Amerika'da eğitiyorlar. Bunu başka bir Türk veya Müslüman ülkesi yapsa idi, o devlet terörist ilan edilirdi. Onlar yapınca vardır bir hikmeti, biz yaparsak insan haklarına tecavüz adını verirler. İşte Batının adaleti. İşte emperyalizmin çirkin yüzü Necati Yazıcı'nın ardından 25 senedir yakından tanıdığım, sevdiğim, İhlas Holding'in Güvenlik Müdürü, mümtaz insan Necati Yazıcı'nın vefatına çok üzüldüm, ama takdire boyun eğmekten başka elden ne gelir. Bir gün, bu son, bizlerin de elbette kapısını çalacaktır. Keşke rahmetli Necati Yazıcı gibi, bizler de ardımızda böyle iyi izler bırakabilsek. Başta ailesi olmak üzere bütün sevenlerine taziyelerimi bildirir, kendisine rahmetler dilerim. İ. Y.