1. TBMM'nin önemli eseri: 1921 Anayasası 80 yaşında

A -
A +

Türkiye'deki ulusal kurtuluş hareketi yerel ve bölgesel kongrelerden ve Sivas Kongresinden geçerek, 23 Nisan 1920'de TBMM'nin toplanması ile "Hukukilik" niteliğine sahip çıkmış, bu durum memleketimizdeki ulusal kurtuluş hareketini 20. Yüzyılın çete, partizan ve halk savaşları gibi "Fiililik"ten ayırmıştır. Kurtuluş mücadelesinin 20 Ocak 1921 Anayasası ile sürdürülmesi ise bu "Meşruluk" ve "Hukukilik" eğilimlerini adeta taçlandırmıştır. TBMM Anayasa Komisyonunun hazırladığı "Büyük Millet Meclisinin şekil ve mahiyetine dair mevadd-ı Kanuniye tasarısının 22 Ağustos 1920'de reddolunması üzerine, icra vekilleri heyeti hazırladığı Anayasa Tasarısını 18 Eylül 1920 günü Meclise sunmuş, daha çok "Halkçılık Programı" adıyla anılıp Mustafa Kemal tarafından hazırlanan bu belge "Encümen-i Mahsus" adlı komisyondan, görüşülmek üzere 18 Kasım 1920'de Meclise gönderilmiş ve bu metinden 20 Ocak 1921 Teşkilatı Esasiye Kanunu çıkmıştır. 1921 Anayasası Osmanlı Türk tarihinde, adi kanunlar veya yumuşak anayasalar için öngörülen normal usullerle kabul edilmiş tek Anayasa ve hazırlanış özellikleri bakımından Türk Anayasacılığının en demokratik örneğidir. Bu Anayasanın görüşülmesinde tartışılan ama kabul görmeyen; meslekî temsil, seçimlerin tek dereceli olmaması, halk oylaması (Referandum) ve halkın kanun teklif etme gibi hususlar da vardır. 20 Ocak 1921 Tarihli ve 85 Sayılı Teşkilâtı Esasiye Kanunu, 23 madde ve ayrı bir maddeden oluşan kısa bir çerçeve anayasası olup, klasik anayasa sistematiğinden farklı olarak; kişi hak ve özgürlükleri ile yargılama gibi anayasal konuları içermemektedir. Bir geçiş döneminin temel ihtiyaçları için hazırlanan bu anayasa, Cumhuriyet anayasacılığı açısından "Kalıcı" izler bırakmış, bunların başında devlet konusundaki devrimci değişim olan "Türkiye Devleti" yani yeni bir devlet, yeni egemenlik anlayışı, kuvvetler birliği ve meclis hükümeti ve bu anayasanın kendine özgü bir yeniliği olan "Yerel Yönetimler ve Özerklikler" gibi hususlar gelmiştir. Gerçekten anayasanın "Türkiye Devleti"nden söz etmesi, aynı topraklarda yeni bir devletin kurulduğunu ilân etmektedir. "Türk Devleti"nden değil de, "Türkiye Devleti"nden söz edilmesi etnik kökeni, dili, kültürü ne olursa olsun Misak-ı Milli Sınırları içinde yaşayan insanların siyasal birleşmesini ifade etmektedir. O tarihten bu yana "Ulusal Egemenlik İlkesi"de anayasacılığımızın temel taşlarından olmuş, bu anayasa; "Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin yegane ve hakiki mümessilidir. (m.2) ifadesi ile, Temsili Demokrasiyi, "Yasama ve Yürütme Yetkisi TBMM'de Birleşir" hükmü ile de "Kuvvetler Birliği" ilkesini de benimseyerek, TBMM m.3 yargı yetkisini de meclise ait sayan görüşün sonucu olarak üyeleri, meclis tarafından ve mebuslar arasından seçilen İstiklâl Mahkemelerini kurmuştur. 13 maddesini "yerinden yönetim ve yerel yönetim"e (m. 11-m.23) ayıran bu anayasa teorik olarak Geleneksel Merkeziyetçi sistemden ayrılmakla birlikte, ulusal iradenin "Yegane Tecelligahı" olarak meclisi gören Mustafa Kemal, ağırlığını merkeziyetçilikten yana koyarak, neticede anayasanın vilayet ve nahiye şuraları gibi organları oluşturulmamıştır. Ne var ki 1921 Anayasası, 1876 tarihli Kanunu Esasiye'ye de son vermemiş bu ikilik ancak 1924 Anayasası (m. 104) ile kaldırılmıştır. Kısa 1921 Anayasası, 3 yıl 3 ay gibi kısa ömürlü olmuş ve fakat bu kısa dönem zarfında, Kurtuluş Savaşı başarıya ulaşmış, Saltanat ve Hilafet kaldırılmış ve Cumhuriyet ilân edilmiştir. Bu anayasada en önemli değişiklik, 29 Ekim 1923 tarihli ve 364 sayılı yasa ile gerçekleştirilerek Cumhuriyet ilan edilmiş ve böylece fiilen varolan Cumhuriyetin adı konulmuştur. Bu değişiklik 1921'in Meclis Hükümeti sisteminden 1924 Anayasasına geçişi sağlamıştır. "Cumhuriyet, Ulusal Egemenlik" ve "TBMM'nin üstün yeri" gibi esaslar 1921 "Kurtuluş Anayasacılığı"ndan 1924 "Kuruluş Anayasacılığı"na geçen miraslardır. 1961 ve 1982 Anayasaları ile Fesih deyiminden kaçınıp "Seçimlerin Yenilenmesi" deyimini kullanmaları ve memleketimizdeki askerî müdahalelerin de (Kalıcı olma) niyetini güdememeleri de bu güçlü mirasın bir sonucudur. 1921 Anayasası modeli olan "Meclis Hükümeti" olağanüstü koşullardan doğan geçici bir seçenek ve Mustafa Kemal için de bir "ara rejim" idi. Nitekim 1923 değişikliği ile "Yürütme" ayrı bir organ olarak oluşturulmuş, 1924 Anayasası da bu yolu izlemiştir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.