İki gün önce, Milli Mücadelenin başlangıcı olan "19 Mayıs"ın 86. Yıldönümü'nün kutlandığını biliyoruz. Ulusal Kurtuluş Savaşı boyunca Milli Mücadelenin Lideri olan Mustafa Kemal, bu mücadelede esas gücünü Türk Milletine iman ve güvenden aldığını şöyle ifade eder: "Ben, 1919 senesi Mayısı içeresinde Samsun'a çıktığım gün, elimde, maddî hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız, Büyük Türk Milletinin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu ulusal kuvvete, bu Türk milletine güvenerek işe başladım... Türk ufuklarından bir gün mutlaka bir güneş doğacağına o kadar emindim ki, bunu adeta gözlerimle görüyordum. "Zira, ölmek isteyen bir milleti hiçbir kuvvet kurtaramaz. Ama Türk milleti ölmek istemez... O daima yaşayacaktır." Mustafa Kemal, TBMM'-de toplanan millî iradenin amacını ise şöyle özetler: 'Meclisin ve o mecliste beliren milletin kesin iradesi, hareket tarzımın mihrakını teşkil edecektir... Bu kesin irade, mutlaka düşman ordusunu imha etmek ve bütün Yunanistan'ın silahlı kuvvetinden meydana gelen bu orduyu, anayurdumuzun mukaddes ocağında boğarak, kurtuluş ve bağımsızlığa kavuşmaktır. Milli Mücadelenin amacı, ise, yine Mustafa Kemal'in beyanına göre şudur: "Osmanlı Devletinin temelleri çökmüş, ömrü tamam olmuştu... Ortada bir avuç Türkün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Son mesele, bunun da taksimini teminle uğraşılmaktan ibaretti. Osmanlı Devleti, Onun bağımsızlığı padişah, hükümet bunlar hepsi anlamı kalmamış bir takım sözlerden ibaretti... Bu vaziyet karışısında bir tek karar vardı. O da Milli Egemenliğe dayanan, kayıtsız ve şartsız bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak! İşte, İstanbul'dan çıkmadan evvel düşündüğümüz ve Samsun'da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığımız karar, bu olmuştur" Mustafa Kemal, Erzurum ile Sivas Kongreleri ile Misak-ı Milli hakkında da şunları söyler: 'Erzurum Kongresi, tesbit ettiği esaslar itibari ile, belirtilmeye ve anmaya değerdir. Sivas Genel Kongresinde görüşme konusu olan şeyler, aynı esaslar olmuştur. Bu esaslar açıklanarak ve bütün memleketi içine almak üzere kabul olunmuştur.. Misak-ı Milli ise, barış yapmak için, en makul ve asgari şartlarımızı içeren bir programdır. Fakat memleket ve milleti kurtarmak için barış yapmak kafi değildir. Barıştan sonraki çalışmalarda muvaffak olabilmek, milletin istiklalinin korunmuş olmasına bağlıdır. Misak-ı Milli'nin hedefi bunu temindir. Atatürk, Milli Mücadelede, Milli Birlik ile başarı arasındaki münasebeti "Millet ve biz yokuz, birlik halinde millet var Bir millet, varlığı ve bağımsızlığı için işe girişir ve bu gaye uğrunda her fedakarlığı yaparsa, muvaffak olmaması mümkün değlidir." sözleriyle vurguladıktan sonra, milli mücadeleyi kazanan Türk ordusu hakkında ayne şöyle der: "TBMM hükümetinin ordusu, istilalar yapmak veya saltanatlar yıkmak veya saltanatlar kurmak için, şunun bunun elinde, ihtiras aleti olmaktan uzaktır. Bu ordu, insanca ve bağımsız yaşamaktan başka gayesi olmayan milletin, aynı ülküyle duygulanmış ve yalnız onun emrine tabi ve sadık öz evlatlarından oluşmuş muhterem ve kuvvetli bir topluluktur... Ordumuz, hayat ve haysiyet mücadelesinde, milletin ve gayelerinin yegane dayanağıdır." Nihayet, Cumhuriyetin Kurucusu ve Ulusal Kurtuluş Savaşının büyük lideri Atatürk'ün, Türkiye'yi yöneteceklere verdiği mesaj şudur; Yalnız Türkiye'yi düşünmek.. Mustafa Kemal bunu, şu sözlerle ifade ediyor. "Asırlardan beri Türkiye'yi idare edenler çok şeyler düşünmüşlerdir; fakat yalnız bir şeyi düşünmemişlerdir; Türkiye'yi! bu düşüncesizlik yüzünden Türk vatanının, Türk milletinin uğradığı zararları ancak bir şekilde telafi edebiliriz; o da, Türkiye'den başka bir şey düşünmemek. Ancak bu zihniyetle hareket ederek her türlü kurtuluş ve saadet hedeflerine erişebiliriz.