Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün, 30 Ağustos Zafer Bayramı'nın 83. Yıldönümü nedeni ile yayımladığı mesajda "83 yılda ulus olarak, zor ve çalkantılarla dolu bir süreçten geçtiğimizi, ancak bu engelleri başarı ile aşarak, Büyük Atatürk'ün gösterdiği istikamette kalmayı başardığımızı vurguladıktan sonra, bugün de karşı karşıya kaldığımız problemleri içinden çıkılmaz ve çözümsüz olarak görenlere, 83 yıl öncesini bir kez daha okumalarını ve başarının itici gücünü keşfetmelerini önerdiğini" medya haberlerinden öğreniyor ve bu görüşe gönülden katılıyorum. Sayın Özkök'e göre: Bizi bekleyen en büyük tehlikelerden biri de, içeriden ve dışarıdan maksatlı yapılan menfi "Psikolojik Harekat" uygulamalarının toplumu yozlaştırıcı, ayrıştırıcı ve ümitsizleştirici sonuçları olabilir. Sayın Özkök'ün sözünü ettiği "Psikolojik Harekât" oldukça yeni bir deyimdir. Bu kelimeye ilk 1951'de Webster sözlüğünde rastlıyor ve bu deyimin "İkinci Dünya Savaşı'nda yürütülen Alman faaliyetleri" olarak tanımlandığını görüyoruz. Yapılan açıklamalara göre; her ülke ve toplum, kendi milli hedef ve menfaatlerini gerçekleştirebilmek maksadı ile, diğer ülkelerin fert ve toplumlarının duygu, düşünce, inanç ve davranışlarını etkilemek maksadı ile "Psikolojik Herekât" planları yaparak, uygulamaya koyar. "Psikolojik Harekât" ve onun yaygın silahı propaganda faaliyetlerinin ne ölçüde "Tehdit" unsuru olduğunu kavramak için, 1991'de yıkılan Sovyetler Birliği'nin, "Psikolojik Harekât Teşkilatı"nın emrinde 500,000 kişinin çalıştığını ve yıllık ortalama 3 milyar dolarlık harcamanın, başta istihbarat örgütü KGB olmak üzere, radyo yayınları, TV, haber ajansları diğer propaganda kanalları ile, özgür dünya ülkelerini tehdit yolunda kullanıldığını biliyor, ne var ki, "Psikolojik Harekât" uygulamalarından sadece Hitler Almanyası ve Sovyetler Birliği gibi totaliter ülkelerin değil, dünya ve bölge eğemenliği peşinde koşan ve yayılmacı hayaller taşıyan bütün ülke ve toplumların da bu etkin silahtan yararlanmak çabası içinde bulunduklarını görüyoruz. O halde, ülke ve toplumumuza yönelik planlı çok yönlü "Psikolojik Harekât" tehdidi hakkında bütün vatandaşların yeterli bilgi sahibi olmaları gerekir. Nitekim, Mustafa Kemal'in Milli Mücadele'nin kazanılması üzerine, daha 1922'de; "Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri öğrenim sınırı ne olursa olsun, ilk önce Türkiye'nin bağımsızlığına, benliğine, milli geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etme gereği öğretilmelidir" dediğini biliyoruz.