Hafızam beni, 50 yıl önce İstanbul'da 6-7 Eylül 1955'te yaşanan ve tarihe "6-7 Eylül Olayları" olarak geçip, Türkiye'nin dışardaki itibarını çok zedeleyen olaylara götürüyor. Hatırladığım kadarı ile, Türkiye'yi 6-7 Eylül'e getiren olaylar şöyle gelişmişti: Londra'da yapılan Kıbrıs görüşmelerinde Türkiye'yi temsil eden heyet, Kıbrıs konusundaki kararlılığımızı kuvvetle ortaya koymamız gerektiği kanaatina ulaşıp, bu mesajı Türkiye'ye iletince, Türiye Radyoları ile bir gazetede Rumların Selanik'teki Atatürk Evine atılan bomba haberinin de yayınlanması üzerine, Türkiye çapında büyük "İnfial" oluştu. Bunun sonucu, bir takım kişiler ve örgütler, İstanbul'da büyük bir "Protesto Mitingi" kararı aldı. Dönemin İstanbul Valisi Merhum Fahrettin Kerim Gökay'ın bu miting karşısında gerekli ve yeterli tedbirleri almadığı veya alamadığı izlenimine kapılmamız üzerine, Başkanı olduğum Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı (TMGT) adına bir heyetle, İstanbul'un Mülki Amiri sıfatı ile zabıtanın da başı olan Valiyi ziyaret ederek, daha sıkı tedbirler alınmazsa, büyük olayların yaşanabileceği konusunda endişelerimizi ifade ettik. Gökay ise, bütün tedbirlerin alındığını, merak edilecek bir şey olmadığını söyleyerek ve sırtlarımızı okşayarak, bizi uğurladı. Ne var ki, maalesef korkulanlar oldu ve 6-7 Eylül gecesi protesto ile başlayan gösteriler, yeterli önleyici tedbirlerin alınmamasından dolayı özellikle, o zaman İstanbul'un en büyük ve şık mağazalarının bulunduğu Beyoğlu büyük bir yağmaya, gayrimüslimlerin evleri ve işyerleri saldırıya uğradı. Mülki zabıta güçlerinin yetersiz kalması karşısında, dönemin Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve İçişleri Bakanı Ankara'dan trene atlayarak, trende sıkıyönetim kararını alınca, asayiş ancak askeri birliklerin yardımı ile sağlanabildi. 6-7 Eylül Olayları, bu olayların 50. yılı dolayısı ile "Milliyet"teki yazısında İlber Ortaylı'nın çok güzel teşhis ettiği gibi: Bir katliam değil, bir yağma olarak tarihe geçmiştir. Başlatanlar yağmacı değildi. Hükümetin bu işi, bir politika aracı olarak düşündüğü anlaşılıyor, ama işin nereye varacağını hesaplayamadıkları açıktır... 1955 yılı 6-7 Eylül Olayları, Türkiye'nin dışarıdaki adına çok zararı dokunan, aleyhte abartılan propagandayı daima besleyen yüz karası bir tertip ve kontrolsüzlük demekti..." İlber Ortaylı'nın bu teşhis ve beyanlarına aynen katılıyor ve "6-7 Eylül benzeri olayların bir daha yaşanması istenmiyorsa, aynı hataların yapılmaması için, bugün daha da dikkatli olmamız gerektiğine inanıyorum.