AB sürecinde muhatabımız Rumlar mı, AB mi olacak?

A -
A +

2 Kasım 2005 günkü 'Radikal'de yayınlanan Yorgo Kirbaki imzalı ve Atina kaynaklı bir haberden, Yunan parlamentosunda konuşan Başbakan Karamanlis'in Türkiye'nin AB sürecinde atacağı her adımda karşısında Rum Yönetimini bulacağını, dolayısı ile Türkiye'nin Atina ve Kıbrıs Rum kesimi tarafından kontrol edileceğini vurguladıktan sonra, çoğu Kopenhag Kriterleri ile hiçbir ilgisi olmayan birtakım şartlar ileri sürdüğünü öğreniyor ve bir kere daha, AB'nin Türkiye ile olan sorunlarını çözümlemeyen ve çözümlemeye yanaşmayan Yunanistan ile Kıbrıs Rum kesimini Türkiye'den önce tam üye olarak kabul etmesinin ne kadar büyük bir hata olduğunu, Türkiye'nin tam üyelik müzakere sürecinde AB'nin de daha iyi anlayacağını zannediyorum. Sözde müttefikimiz ve dostumuz Yunanistan'ın Başbakanı Kostas Karamanlis'e şunu hatırlatalım ki Türkiye tam üyelik sürecinde Kopenhag Kriterleri ve Müzakere Çerçeve Belgesi dışında kalan hiçbir şartı kabul etmez ve edemez. Yunanistan ve Kıbrıs Rumları da, zor ve hatta komik duruma düşmek istemiyorlarsa, bu müzakere süreci boyunca AB üyeliğini kötüye kullanmaya kalkışmamalıdırlar. Zira herkes gibi özellikle Yunanistan ile Kıbrıs Rum kesiminin, AB'nin içinde yaşanılan dünya konjonktürü gereği Türkiye'den kolay kolay vazgeçemeyeceğini anlaması gerekir. Gerçekten, Türkiye'nin stratejik öneminin bittiğinin iddia edildiği 1989'daki Berlin Duvarının yıkılışı ile 11 Eylül 2001'de İkiz Kulelere yapılan terörist saldırı arasındaki dönemde bile Türkiye'yi gözden çıkaramayan AB'nin, 11 Eylül 2001'den sonra Türkiye'den sırf Rumların kaprisleri yüzünden vazgeçmesi beklenemez. Zira Türkiye'nin Atatürk'ün başlattığı 'Çağdaşlaşma' sürecini, çağdaş uygarlığı yakalamak yönünde, AB standartlarına ulaşmaya ve dolayısı ile AB üyeliğine nasıl ihtiyacı varsa, AB'nin de varlık nedenini yitirmemesi ve uluslararası itibarını kaybetmemesi için Türkiye'nin AB üyeliğine, daha önceki adaylara yaklaştığı gibi objektif ve adil davranması gerekir. İşte bütün bu nedenlerle, dünya konjonktüründe büyük değişim olmadığı takdirde önümüzdeki 10-15 yıl içinde, ne Türkiye'nin AB'den, ne AB'nin Türkiye'den ne de ABD'nin Türkiye ile AB'den vazgeçmesi beklenemez. Bu nedenle, Rumların Türkiye'nin AB üyeliğini engellemek için girişecekleri bütün entrikalar başarısızlığa uğramaya mahkumdur. Türkiye'nin AB'nin tam üyesi olması veya olmaması konusunda nihai sözü Rumlar değil süreç sonunda yapılacak Referandumda Türk seçmeni söyleyecektir. Türkiye aleyhindeki beyanlarından sonra, memleketimize gelecek yüzü kalmayan Karamanlis'in planladığı Türkiye ziyaretini ertelemesini ise çok doğal karşılıyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.