AB'nin bazı miyop ve çifte standartlı yöneticileri, 364.000 nüfuslu ve sadece 320 km karelik yüzölçümü olan Malta Adası'nı da AB'ye tam üye olarak katarken, Avrupa Kıtası'nın ta kendisi olan Trakya'nın 24.000 km karelik toprağını ve 8 milyonluk nüfusunu görmezlikten gelerek, Türkiye'nin coğrafya bakımından bir Avrupa ülkesi olmadığını iddia etmeğe kalkışmaktadırlar. Kaldı ki AB, iddia edildiği gibi, kendine temel olarak Avrupa uygarlığı ve kültürünü alıyorsa, içine bir türlü sindiremediği Türkiye'nin, Trakyası ve Anadolusu ile birlikte, Batı uygarlığının ve kültürünün bir potası olduğunu da unutmamalıdır. Nitekim, Fransa'nın tanınmış büyükelçilerinden Jean-Daniel Tordjman, Aralık 2002'deki Kopenhag Zirvesi'nden önce, Fransa'nın ünlü ve güçlü Le Figaro gazetesinin, 28 Kasım 2002 sayısında yayınladığı "Türkiye Avrupa için bir şanstır" başlıklı uzun makalesinde, maalesef bugün birçok Avrupalı'nın ve AB yöneticisinin hatırlamak istemediği gerçeklere değinmektedir. Elçi Todjman'a göre "İster bilelim veya bilmeyelim, ister kabul edelim veya etmeyelim. Avrupa uygarlığı, bir taraftan Grek-Latin, diğer taraftan Yahudi-Hıristiyan temellere dayanarak Doğu Akdeniz'de doğan bir uygarlık olup, bu uygarlığın potasını Türkiye oluşturmaktadır." Makale yazarı, tarihin babası Halikarnaslı Herodot'un, Jean de la Fontaine'nın masallarının ilham kaynağı olan masalcı Özop'un, çağının en zengin insanı Lidya Kralı Krezüs'ün, ünlü matematikçi ve gökbilimci Miletli Thales'in, Atina'nın şanlı rakibi Truva'nın dünyanın yedi harikasından biri olan Efes'teki Artemis Tapınağı ve Diana Heykeli'nin Türkiye'den ve özellikle Anadolu'dan çıktığını ve bu topraklarda bulunduğunu söylemekte, Nuh Peygamber ve gemisinin tufandan sonra Ağrı Dağı'na indiğini, Konstantin'in Jüstinye'nin ve Theodosyos'un kurduğu ilk Hıristiyan İmparatorluğu'nun ve Hıristiyan inanışının 325 yılında tespit edildiği İznik'in, Türkiye'de bulunduğunu hatırlatarak İstanbul'un ve Türkiye'nin, sadece Avrupa'nın bir parçası değil, aynı zamanda kültürel ve tarihî mirasları, kısaca Avrupa medeniyetini birleştiren ve meydana getiren bir yer olduğunu söyleyerek, Türkiye'nin "Avrupa'nın hasta adamı" addedildiği dönemde bile Avrupa'nın bir parçasını oluşturduğunu ve Victor Hugo'nun, Avrupa'nın en büyük güçleri arasında Papalık, Mukaddes Roma Cermen İmparatorluğu, Fransa, Büyük Britanya ve İspanya'nın yanında Osmanlı İmparatorluğu'nu da zikrettiğini yazmaktadır. Günümüzde, Avrupa'ya yönelen en büyük tehdidin, Batı ile İslâm Dini'ni karşı karşıya getirmek isteyen "Fanatik terörizm"den kaynaklandığını söyleyen yazar, tarihin Avrupa'ya yüz yıldan fazla zamandan beri yeniliği, yenilik düşmanlığına eğitimi ve medenî kanunu seçen bir Müslüman ülkeyi, kendi aralarına katma şansını verdiğini ve bu şansın kaçırılmaması gerektiğini söyleyerek yazısını bitirmektedir.