Milliyet gazetesinin, 29 Ağustos 2003 tarihli sayısında "ABD Elçisinden İlginç Mesajlar" başlığı ile yayınlanan bir haberden, ABD'nin yeni Ankara Büyükelçisi Eric Edelman'ın, verdiği bir gece resepsiyonunda, Türkiye'nin Kuzey Irak'ta istemediği oluşumlarla karşılaşmaması için, Irak konusunda işbirliği yapması gerektiğini ve "Bu ne kadar çabuk olursa, o kadar iyi olur" dediğini öğreniyoruz. Gazetenin birinci sahifesinden başlayan ve 18. sahifede "ABD, Ankara'yı 'Sıkboğaz' ediyor" başlığı ile devam eden haberde, Büyükelçi Edelman'ın sözlerine, "Türkiye, Kuzey Irak'ta istemediği bir oluşumla karşılaşmaktan kaçınıyor. Bunun da yolu birleşik, güçlü ve istikrarlı bir Irak'ın oluşmasından geçer" şeklinde devam ettiğini görüyoruz. Bu münasebetle, sayın büyükelçiye iki hususun hatırlatılması gerektiğini düşünüyorum: Osmanlı Devleti'nin, 19. yüzyıldaki çöküşü döneminde, "Avrupa'nın hasta adamı" olarak, İngiltere, Rusya ve Fransa gibi o dönemin "Emperyalist Devletleri"nin ekonomik ve politik baskısına uğradığını herkes bilmektedir. Nitekim Mehmet Ali Paşa İsyanı ile zor duruma düşen Osmanlı Devletine, İstanbul'daki İngiliz Büyükelçisi Ponsonby aracılığı ile İngiltere'nin baskı yaparak, 1838 Serbest Ticaret Andlaşmasını imzalattığını, Kutsal Yerler sorununu çıkaran Emperyalist Rusya'nın, Mençikof'u ise İstanbul'a "Olağanüstü Elçi" olarak yollayıp, diplomasi kuralları ile bağdaşmayan birtakım beyan ve davranışlarda bulunduğunu biliyor, fakat "Hasta Adam" durumundaki Osmanlı Devleti yerine kurulan ve bu yıl 80. yıldönümünü kutlayacak olan Türkiye Cumhuriyetinde, hele sözde "Stratejik Müttefik"imiz olan bir devletin büyükelçisinin, bize 19. yüzyılı hatırlatan beyan ve davranışların temsilcisi olmasını hiç arzulamıyoruz. Üzerinde durmak istediğim ikinci önemli husus ise şudur: Evet, sayın Büyükelçi Edelman'ın da söylediği gibi, Türkiye, Kuzey Irak'ta istemediği bir oluşumla karşılaşmaktan kaçınmakta, bunun da yolu "Birleşik", "Güçlü" ve "İstikrarlı" bir Irak'ın oluşmasından geçmektedir. Fakat acaba ABD'nin Irak'ı işgalinden sonra uyguladığı ve bu ülkeyi etnik ve mezhebî ayrılıklara göre bölmeyi ve "Federal" bir yapıya dönüşmesi yolunu açan politikası, bu ülkeyi, Türkiye'nin özellikle Kuzey Irak'ta görmeyi arzulamadığı bir oluşumla ve gelişme ile şimdiden karşı karşıya bırakmamakta mıdır?