Cumhurbaşkanı'nın tek başına yaptığı işlemler, Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) ve Yüksek Hakimler Kurulu Kararları'nın ve memurlar ile ilgili kınama cezalarının aleyhine yargı yoluna gidilememesi karşısında, bunu engelleyen Anayasa Hükümleri'nin değiştirilmesi ve bu suretle bireyin adil yargılanma hakkına kavuşmasını sağlamak amacı ile, bazı çalışmaların yapıldığını bir süre önceki medya haberlerinden hatırlıyor, Anayasa Mahkemesi'nin 41. yıldönümünde konuşan Mahkeme Başkanı'nın YAŞ kararlarının yargı denetimine açılmasını istediğini öğreniyoruz. Yasama organının, Anayasa ve kanunlar yolu ile, idarî yargı alanına getirdiği kısıtlamalara Türk Anayasa ve idare hukukunda "Yasama Kısıntısı" adı verilmekte ve bugün yürürlükte bulunan 1982 Tarihli Anayasa m. 125 ll fıkrası ile, Cumhurbaşkanı'nın tek başına yapacağı işlemler ile Yüksek Askeri Şûra (YAŞ)'nın kararlarını yargı denetimi dışında bırakırken, "Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu" ile ilgili Anayasa'nın m. 159 IV fıkrası "Kurul Kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamaz" hükmünü içermekte Anayasa'nın m. 129 III'te "Uyarma ve Kınama cezaları ile ilgili olanlar hariç, disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz" denilmek sureti ile, uyarma ve kınama ile ilgili disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılıyor izlenimini vermektedir. Bilindiği üzere "Adil Yargılanma Hakkı" Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde yer alan bir kavram olup, bunun içeriği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin veya kısaltılmış adı ile AİHM'nin İçtihatları ile oluşturulmakta ve bu hak Anayasamızda da yer almaktadır. (m. 36) Adil yargılanma Hakkı'nın kapsamı ile ilgili olarak AİHM'nin 17 üyeden oluşan ve kesin karar veren Büyük Daire'nin, 8 Aralık 1999 tarihli "Pellegrin" adlı kararı konumuz bakımından büyük önem taşımakta zira bu karar Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin m. 6/1'de yer alan Adil Uygulanma Hakkı ile ilgili İçtihadı istikrara kavuşturmuş bulunmaktadır. Denilebilir ki AİHM bu kararında, AB Komisyonu ile Adalet Divanı'nın belirlediği kriteri uygulayarak, Avrupa Haklar Anayasasını koruyan bir tür Avrupa Anayasa Mahkemesi olduğunu göstermiştir. Pellegrin Kararı, ifa edilen görevin niteliği gözönüne alınarak, bazı niteliklere sahip görevleri yapanların uyuşmazlıklarını, m. 6/1'in dışında tutmaktadır. Pellegrin Kararının ortaya koyduğu kriterlerin gereği olarak yargıç ve savcılar ile silahlı kuvvetler mensupları devletin egemen gücünün kullanılmasına doğrudan katıldıkları için, bunların görevden alınmaları ile emekliliğe sevkleri konularındaki kararlar m. 6'nın koruması altında değildir. Zira bu tür mevkilerde bulunanlar egemen devletin egemen gücünün bir parçasını kullanmakta, bu nedenle de devletin bu tür personelden, özel bir sadakat ve güven bağlılığı talep etmekte hakkı ve meşru bir menfaatı mevcut bulunmaktadır. Cumhurbaşkanı'nın yasama ve yargı ile ilgili olarak tek başına kullandığı yetkilerin tamamının yürütme ile ilgili yetkilerin ise hemen tamamının devlet başkanına tanınmış yetkiler olması ve yukarıda belirtilen nedenler ile 6. maddenin ihlaline neden olması mümkün değildir. Verdiğimiz bu izahatın ışığı altında, hiç kimsenin adil yargılanma hakkı, AİMH'nin prensip kararına göre ihlal edilmiş olmadığına ve esasen bizzat AİHM YAŞ Kararları aleyhine yargı yolunun kapalı olmasının hukukla bağdaştığını istisnasız bütün kararlarında kabul ettiğine göre, bu aşamada söz konusu Anayasa Hükümleri'nin değişikliğine gitmekte ne zaruret, ne de bir neden ve yarar olmadığını düşünüyorum. Uyarma ve kınama disiplin cezalarına idari yargı yolunu açmak için Anayasa değişikliğine gitmeğe lüzum olup olmadığı konusunu ise bir başka yazımda ele alacağım.