Bilindiği gibi asıl adı "Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası" olan "AGSP", Avrupa Birliği'nin kurmak istediği askeri güç; gerçekte ve daha doğru deyimle 'Avrupa Ordusu'dur. İşte kurulmakta olan bu AB ordusunun, Türkiye'nin üyesi olduğu NATO güçlerinden ve planlarından yararlanmasına, bu gücün, Kıbrıs ve Ege'de çatışmalar da dahil olmak üzere, bir gün Türkiye'ye karşı kullanılabileceği endişesiyle AGSP Türkiye tarafından 'Veto' edilmekteydi. Ne var ki, hem NATO'nun ve AB'nin güçlü üyesi İngiltere, hem de NATO'nun esas gücü olan ABD'nin, bu gücün, yani AB ordusunun Türkiye'ye karşı kullanılmayacağı güvencesini vermesi üzerine, Türkiye eski ısrarından vazgeçmiş bu surette Türkiye'nin ileri sürdüğü ve ABD ile İngiltere'nin kabul ettikleri bu şartı Yunanista'nın da kabul etmesi yani bu şartı veto etmemesi aşamasına gelinmiş Dışişleri Bakanımız İsmail Cem, üzerinde aylarca çalışılmış ve ABD, İngiltere ve Türkiye gibi üç büyük devletin kabul ettiği Avrupa Ordusu metni için "İtiraza uğrayacağını pek sanmıyorum" sözleriyle ihtiyatlı iyimserliğini ifade etmişti. Ne var ki Yunanista'nın Laeken Zirvesinde bu metni kabul etmediğini biliyoruz. Diğer taraftan KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın yerinde ve zamanında bir girişimi ile Kıbrıs'ta yeni bir müzakere sürecinin başladığını ve Klerides'in, Denktaş'ın davetini kabul ederek, yemeğe konuk olmasıyla Ada'da oluşan olumlu havanın 15 Ocak 2002'de başlayacak yeni görüşme sürecinde de devam edeceği konusundaki ümit ve beklentileri arttırdığını görüyoruz. Gerçi Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Glafkos Klerides'in, Denktaş'ın davetini kabul ederek görüşmelere katılmasının altında, deneyimli gazeteci Güneri Cıvaoğlu'nun da söylediği gibi, bazı amaçları olabilir. Şöyle ki; KKTC yurttaşlarına, "Bakın ben dünya ülkelerinin Kıbrıs Cumhurbaşkanı olarak tanıdığı bir kimse olduğum halde, Denktaş'ın kapısında dalgalanan bayrağı ve Cumhurbaşkanı sıfatını sorun yapmıyor görüşmelerimizde Kıbrıs Rum Toplumu Lideri olarak yer almayı kabul ediyorum." mesajı ile, özellikle Rum Katliamını ve zulmünü yaşamamış Kıbrıslı Türk gençlerine uzanmayı hesaplıyabilir. Buna mukabil Rauf Denktaş'ın da, kendisine çok defa haksız olarak yapılan "Masadan kaçtı" tarzındaki suçlamaları haksız çıkarmak niyetiyle bu girişimi başlattığı söylenebilir. Fakat ben kendi hesabıma bu gelişmeye iyimser ve olumlu açıdan bakılması gerektiği fikrindeyim. 77 yaşındaki Denktaş ve 82 yaşındaki Klerides'in Ada'da Türklerle Rumların barış, eşitlik ve uyum halinde yaşadıkları ve AB üyesi olan "İki tarafın ortaklığı" esasına dayanan bir çözümü de isteyebileceklerini kim inkâr edebilir? Fakat hiç şüphe yok ki bu sürecin başarıya ulaşması, AB'nin, bugüne kadar yaptığı gibi "çözüm olsun veya olmasın Güney Kıbrıs'ı üye olarak alacağını" tekrar etmekten vazgeçmesi ve bu suretle hem Yunanistan hem de Güney Kıbrıs'a Kıbrıs'taki Türk gerçeğini hatırlatmasına ve özellikle Yunanistan'daki Enosisçilerle Kıbrıs'taki EOKA'cıların Klerides'i rahat bırakmasına bağlıdır.