8.3 milyon nüfusu ile AB'nin en kalabalık ülkesi olan fakat yüzölçümü itibarı ile Türkiye'nin yarısından da küçük Federal Almanya'nın başına 23 Mayıs 2004 günü, IMF'nin eski Başkanı Horst Köhler'in seçildiğini biliyoruz. Muhalefetteki muhafazakârların ve liberallerin parlamentodaki çoğunluk oyları ile seçilen Köhler'in, ilgi uyandıran yönü, bu makama seçilen ilk iktisatçı olmasıdır. Almanya'daki parlamenter sistemde de Cumhurbaşkanının fazla yetkisi olmamasına rağmen, Köhler'in yapacağı konuşmalarla Almanya'nın ekonomisinde ağırlığı olacağı düşünülmektedir. Yeni Cumhurbaşkanı'nın "Ekonomik" yönü ise ülkede geniş saygınlık kazanmış, bu anlamda olmak üzere, ülkenin eski Başbakanlarından Helmut Schmidt, Köhler'i "Ekonomik beyin yönünden Almanya'daki bütün politikacılardan daha üstün" olarak nitelemiştir. Schmidt bu sözleri ile, Köhler'in ekonomik dehasını biraz abartmış olsa bile, ekonomik durgunluk yaşayan Almanya'nın ekonomist bir devlet başkanına ihtiyacı inkâr edilemez. Diğer taraftan, yapılan nabız yoklamaları, Alman vatandaşının en basit ekonomik kavramları bilmediklerini ve örneğin; soru sorulanlardan yarısından fazlasının verdikleri cevaplardan "Kredi Kartı" ile "borç senedi", ve "Tahvil" ile "Hisse senedi" arasında, %69'unun ise "Arz" ile "Talep" arasındaki farkı bilmediklerini, %59'unun ise "Borsa"da nelerin yapıldığından habersiz olduklarını ortaya koymaktadır. Almanya'nın, geçmiş on yıllardan farklı olarak bugün, "Sosyal Devlet"in finansmanı bakımından bir kriz içinde bulunduğu düşünülürse, bu "Ekonomik Cehalet ve İlgisizlik"i, küçümsememek gerekir. Oysa, birçok Alman, ekonomik konulardan hoşlanmamakta, bunların görüşüne göre, "Piyasa güçleri" genellikle aç gözlü ve kendini beğenmişlerden oluşmaktadır. Yeni Cumhurbaşkanı Köhler, şimdiden "Ekonomik Reform" başlatmak için ağırlığını koyacağını söylemekte, fakat bazı çevreler kendisinin "Teorik" bir akademisyene dönüşmesinden endişe etmektedirler. Gerçekten, Almanya, tekrar eski ekonomik kalkınma hızını yakalamak konusunda bir endişe ve adeta bir depresyon içinde bulunmakta. Ülkenin ekonomik sıkıntısını kötülemek ve eleştirmek adeta bir "Popüler spor" haline gelmiş bulunmaktadır. Nitekim bu anlamda olmak üzere, bundan önceki Cumhurbaşkanı Johannes Rau, 12 Mayıs 2004 günkü son konuşmasında şu sözleri söylemişti: "Kendi ülkesi hakkında, bu kadar olumsuz şeyler söylemekten, bu kadar zevk duyan görevlilerin bulunduğu bir başka ülke bilmiyorum..."