4 Ocak 2006 günü geçirdiği ağır beyin kanamasından sonra komaya giren İsrail Başbakanı Ariel Şaron'un siyasi yaşamını yitirmesinden sonra Orta Doğu'daki barış şansının ve özellikle İsrail-Filistin ilişkilerinin ne olacağı merak konusudur. Birçok kimsenin gözünde sertlik taraftarlığı ile bir 'Süper Şahin' imajı oluşturan Şaron'un siyaset sahnesinden silinmesinin 'Orta Doğu Barışı' için kötü olmayacağı kanaatini taşıdığı muhakkaktır. İsrail'in 1982'de Lübnan'ı işgalinin baş mimarı kabul edilen Şaron'un Beyrut'un Sabra ve Şatilla'daki mülteci kampında bulunan yüzlerce Filistinlinin Hristiyan milisler tarafından katledilmelerinden sorumlu tutulduğu ve bu nedenle dönemin İsrail Başbakanı Menahem Begin tarafından Savunma Bakanlığı görevinden alındığı, 1990'larda ise İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarında birçok Yahudi yerleşim merkezi kurduğu ve 2000 yılında barışa meydan okuyan aşırı tutumları ile, dönemin ABD Başkanı Bill Clinton'ın İsrail Başbakanı Ehud Barak ile Yaser Arafat arasındaki barış görüşmelerini başarısızlığa uğrattığı için Arap medyası tarafından 'Savaş Suçlusu' ilan edildiği hatırlardadır. Ancak, Şaron'un, 2005 yılında izlediği politikanın bir 'Çıkmaz Sokak' olduğunu anlayarak, bağımsız bir Filistin Devletinin kurulması için önemli toprak terki vaadinde ve diğer tavizlerde bulunmasının sonucu olarak ülkesindeki 'Milliyetçi ve Dinci Sağ' ile uyuşmazlığa düşmesi sonucu lideri bulunduğu 'Likud' Partisi'ni terk edip yerine 'Kadima (ileri)' adlı yeni bir parti oluşturarak 28 Mart 2006 seçimlerine hazırlık yaptığı bilinmektedir. Ne var ki, kader Ariel Şaron'a bu 'Büyük Siyasi Kumar'ı oynamak şansını vermemiş ve Şaron'un hastalığından önce yapılan tahminlerde seçimlerde en şanslı parti görülen Kadima'nın durumu sarsıntıya uğramıştır. Bugün Kadima Partisi'nin başında Başbakan Yardımcısı Ehud Olmert adlı kabiliyetli bir politikacı bulunmakta, fakat Olmert yeterli 'Ulusal' destekten yoksun görülürken İşçi Partisi'ni terk edip Kadima'ya katılan Shimon Peres de yeterli güvene sahip görünmemektedir. Diğer taraftan, Filistin'deki seçimleri HAMAS'ın kazanması da Orta Doğu'da bir 'Yakın Barış' ihtimalini ortadan kaldırmakta ve bu konuda işin sadece İsrail ile HAMAS'a bırakılmayarak Türkiye'nin aracılığına ek olarak Rusya dahil olmak üzere, büyük güçlerin olumlu iş birliği yapması ihtiyacı doğmaktadır.