'Atatürkçü Dış Politika' olur mu, olmaz mı?

A -
A +

Bazı konularda aynı kanaatte olmasak bile, yazılarını daima ilgi ve zevkle okuduğum, İngilizlerin deyimi ile çok 'Prolific-Üretken' bir gazeteci- yazar olan Taha Akyol, bundan birkaç ay önceki "Atatürkçü Dış Politika" başlıklı köşe yazısında "Atatürk yeryüzünün ilk Ulusal Kurtuluş Savaşını vermiş, Antiemperyalist ve Antikapitalist çağın ilk ışığını yakmıştır", gözleminden hareket eden Sol Kanattaki bazı yazarların, 'Öyle ise Türkiye NATO'dan çıkmalı, Avrupa Birliği'ne rest çekmeli" tezini savunduklarını yazmakta ve 'Atatürkçü Dış Politika olur mu?' diye sormaktadır. Ben bu konuda şöyle düşünüyorum: Sayın Akyol'un da söylediği gibi ancak, olaylara 'Dogmatik' açıdan bakmamak yani gerçekçi ve pragmatik olmak şartı ile "Atatürkçü Dış Politika"dan söz etmek mümkündür. Bilindiği gibi, Türkiye Milli Mücadele dömeninde Atatürk'ün önderliğinde çok başarılı bir Dış Politika izlemiş, 1920-22'deki askerî başarılarına paralel olarak, Sovyet Rusya ve Afganistan'da andlaşmalar imzalayarak 'Diplomatik Yalnızlık'tan kurtulmuş, Fransa ile yaptığı andlaşma ile de galip devletlerin cephesini parçalamıştır. 1932'de Milletler Cemiyeti'ne üye olmuş, 1934'te Yunanistan'la birlikte Balkan Antantına öncülük ederek, 1936'da Montreux Sözleşmesinin yapılmasını sağlamış, 1937'de Sadabad Paktı'na katılmıştır. Atatürk Dönemi Dış Politikasının ilkelerinden biri "Gerçekçi" olmasıdır. Mevcut sorunların hepsine birden el atmayıp, sıralamaya tabi tutmak, sorunların çözümünde karşılıklı diyalog ve doğrudan görüşmeler yapmak, düşmanlıkta aşırılıktan kaçınmak, dostluklara ise gereğinden fazla bel bağlamamak ve rejim farkı gözetmeden bütün devletler ile iyi ilişkiler kurmak benimsenmiş prensiplerdi. Atatürkçü dış politikanın hedeflerinden biri diğer devletlerle aynı şartlara tabi olmak anlamında 'Tam Bağımsızlık' olmuş, Atatürk'ün 'Yurtta Sulh, Dünyada Sulh' ilkesinin sonucu olarak İsmet Paşa 1939'da İngiltere ve Fransa ile İttifak Anlaşması imzalarken 1952'de NATO'ya üye olan, bugün de AB üyeliği gündemde bulunan Türkiye, bu girişimleri ile, bu kuruluşların dünyada barışı amaçladığı göz önünde tutulursa Atatürk'ün 'Yurtta Sulh Dünyada Sulh' ilkesine uygun olarak hareket etmiştir. Evet Atatürk'ü dogma haline getirmemek için, 'Pragmatik' olarak yorumlamak gerekir. Nitekim, 'Atatürkçü Dış Politika' deyimi Türk Bilim Dünyasında ve ders kitaplarında da yer almış bulunmakta ve kanaatime göre Başbakan Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Gül de görüşmelerinde çok yerinde olarak aynı "akılcı" ve "gerçekçi" tutumu sergilemektedir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.