Avrupa Parlamentosu'nun, sözde Ermeni soykırımı iddialarını, 1987 kararını takiben bir kere daha kabul etmesi, ciddi bir yetki tecavüzüdür. Bilindiği üzere, 9 Aralık 1948 tarihli Birleşmiş Milletler "soykırım suçunun önlenmesine ve cezalandırılmasına dair sözleşme"nin 2. maddesinde soykırım suçu etraflı şekilde tanımlanmıştır. Kısaca günümüzde soykırım belirli unsurları varolması gereken bir hukukî kavram olup, birtakım kişilerin ve kuruluşların yakıştırmalarına ve oy çokluğuna göre tespit edilemez. Esasen soykırım kavramı 2. Dünya Savaşı'nın sonunda Hitler Almanyasının Yahudilere karşı uyguladığı imha politikası sonucu Churchill'in 'Dünya'nın henüz ismi konmamış bir cinayet türü ile karşı karşıya bulunduğunu" söylemesiyle gündeme gelmiş ABD Savaş Bakanlığı Danışmanı Raphael Lemkin, 1944'te yayınladığı eserinde Irk anlamına gelen Yunanca 'Genos' ile, Latin kökenli ve öldürmek anlamına gelen 'Cide' ekinden oluşan 'Genocide-Soykırım' kelimesini üretmiş. Lemkin'i takiben de Birleşmiş Milletler yukarıda zikrettiğim sözleşmeyi kabul etmiştir. Orta Doğu Tarih Uzmanı Prof. Justin McCarhty'nin de zikrettiği gibi; 1. Dünya Savaşı'ndan sonra İstanbul'u işgal edip Osmanlıların bütün arşiv ve yazışmalarını elleri altında bulunduran Britanya otoritelerinin çabalarına rağmen, Osmanlı Devleti'nin Ermenilerin planlı imhasından suçlu olduğuna dair hiçbir delil bulunamamıştır. Bunun gibi AB Temsilciler Meclisi'nin 1985'te sözde Ermeni soykırımının 70. yıldönümü dolayısıyla kabul ettiği tasarı üzerine, 69 tarihçinin 19 Mayıs 1985 tarihli The New York Times gazetesinin pazar sayısında yayınladığı belgede, 'Soykırım' suçlamasına "Şu ana kadar ortaya konan kanıtlar Müslüman ve Hristiyan gruplar arasında toplumlararası bir iç savaşın 1. Dünya Savaşı sırasındaki bulaşıcı hastalıklar, kıtlık ile Anadolu ve çevresindeki katliamlar ve acılar ile daha karmaşık bir hale geldiğine işaret etmektedir" sözleriyle karşı çıkmıştır. Görülüyor ki, 69 tarih uzmanının 1985'te kaleme aldığı bu belge, Ermeni lobilerinin dolduruşuna gelerek, yalan soykırım iddialarını yasalaştıran ve yasalaştırmaya kalkışacak olan, Avrupa Parlamentosu dahil, bütün bu münasebetsizliği yapan parlamentolara ciddi bir 'Uyarı'dır. Kısaca, günümüzde 'Soykırım' artık gelişigüzel siyasi veya duygusal yakıştırmalarla değil, bir objektif hukukçu yaklaşımıyla unsurları tespit edilmesi gereken ve insanlık aleyhine işlenen suçların en vahimi olan bir 'Milletlerarası Suç' olmuştur. Bu nedenle, soykırım iddiaları konusunda doğru bir sonuca ulaşılmak isteniyorsa tarihçilerin tespitleri uzman hukukçuların değerlendirmesine tabi tutulmalı, yani bu konuda Ermeni taraftarı lobilerin oyununa gelen politikacılar değil, tarihçiler ve hukukçular el ele vererek çalışmalı ve karar almalıdır. İsveçli raportörün, Atatürk'ün 1921'de yaptığı bir konuşmada sözde Ermeni halkına karşı soykırım yapılmasından bahsettiği iddiası ise yukarıda işaret ettiğimiz üzere, 'Genocide-Soykırım' sözcüğü ve kavramı ancak 1940'larda ortaya atıldığına göre raportörün bütün diğer beyanları gibi, komik ve uydurma bir iddiadır.