Ağustos 2004 sabahı 86 yaşında iken kaybettiğimiz memleketimizin seçkin ve değerli hukukçusu ve hocam Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer, 1946'da ABD'de bulunduğu için, ikinci sınıfta okutulan ceza hukuku dersini, o zaman ceza hukuku kürsüsünün başkanı olan merhum Ord. Prof. Dr. Tahir Taner'den ve kitabından okumuş, fakat 1949-1950 ders yılında İÜ Hukuk Fakültesinde yaptığım doktora esnasında, lisans döneminde yakından tanımak fırsatını bulamadığım Sulhi Hocanın bu defa doktora öğrencisi olmuştum. Çok çalışkan ve kabiliyetli genç Dönmezer, hiç vakit kaybetmeden ve en kısa süreler içinde, doktorasını verip, çok genç yaşta doçent olmuştu. O nedenle, Sulhi Hocayı henüz 40 yaşında olmadan profesör ve 1957'de de en genç "Ord. Prof" olarak görüyoruz. Merhum Sulhi Hocayı, 1950 yılından itibaren, İÜ Hukuk Fakültesinin İdare Hukuku asistanı iken, sözlü doktora sınavımın jüri üyesi ve daha sonraki yıllarda ciddi ve çalışkan bir yönetici ve dekan olarak, yani akademisyen ve yönetici yönleri ile, yakından tanıdıkça, bilgisine ve disiplinli çalışmalarına duyduğum saygı ve takdir hislerimin sevgiye de dönüştüğünü hatırlıyorum. Fakat doğrusunu isterseniz, Sulhi Hocayı ve meziyetlerini bana daha yakından tanımak kendisiyle yakın dost olmak fırsatını veren olaylar, Radyo-Televiyon Yüksek Kurulu ve Atatürk Araştırma Merkezi'nde 1980,1990 ve 2000'li yıllardaki üyeliklerimiz oldu. 20 yıla yaklaşan bir süre boyunca Sulhi Hoca ile sayısız Ankara ve Anadolu yolculuğu yaptık, çeşitli şehir, kuruluş ve üniversitlerde katıldığımız açık oturum, panel ve konferanslarda Sulhi Hocanın ele aldığı her konuda ne kadar ciddiyetle çalışarak hazırlandığını ve fikirlerini takdim ile savunmasındaki ustalığını, çalışmaları ve yayınları gibi, daima zevkle izledim. Profesör olduktan sonra evlenen merhum Sulhi Hocanın, bana göre en büyük şansı ise, iyi bir ailenin, iyi yetişmiş kızı Merih Hanım ile izdivacı olmuştur. Bu nedenle, Hocamızı anarken, sevgili eşi Merih Dönmezer'den söz etmemek mümkün değildir. Gerçekten, Merih Hanım, Hocanın elli yılı aşan hayatı boyunca, en gerçek hayat arkadaşı, özel kalemi, sekreteri, en yakın dostu ve evliliklerinden başlayarak, Hoca'nın son anına kadar, gercek can yoldaşı, destekçisi ve baş yardımcısı olmuştur. Siyasi yelpazedeki yeri itibari ile Merkez-Sağ "Muhafazakâr Demokrat" görüşleri baskın olan Dönmezer, Radikal Sol, Radikal Sağ ve Bölücülük akımları karşısında ve her üçüne karşı eşit mesafede idi. Ne var ki bana göre, Sulhi Hocanın tartışılmaz niteliği; Laik demokratik ve üniter TC Devletinden yana olmasıdır. Bu nedenle, kendisine "Devlet Töreni" yapılmamış olması bence "Haksızlık" olmuştur. Başta sevgili eşi, evlatları ve torunları olmak üzere, bütün yakınlarına, dostlarına ve Türk Hukuk Dünyası Mensuplarına başsağlığı diliyor, sevgili Sulhi Hocayı saygı ve rahmetle anıyorum. Düzeltme: 17 Ağustos 2004 günkü köşe yazımın 3. paragrafındaki "ülkenin doğusunda yeralan Darfur" ifadesinin doğrusu "ülkenin batısında yeralan Darfur" olacaktır. Düzeltir özür dilerim İ.G.