Başbakan Erdoğan Türkiye'nin tezini savunuyor

A -
A +

Ankara'da Kürt sorununun varlığına değinip demokrasi içinde çözüleceğini söyleyen Başbakan Erdoğan'ın, 12 Ağustos tarihli Diyarbakır konuşmasında "Tek Bayrak, Tek Millet, Tek Devlet" vurgusunu yaparak, "Kürt sorunu"nun bu çerçeve içinde çözüleceğini söylemesi, hem bir kısım siyasi partiler ve bazı medya mensuplarının eleştirilerine, hem de Öcalan'ın tezini öteden beri paylaşan DEHAP ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'in hayal kırıklığına neden olmuştur. Oysa kanaatime göre, Kürt sorununun "Tek Bayrak, Tek Millet, Tek Devlet" esası içinde çözüleceğini söylemek, Atatürk'ün "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye Halkına Türk Milleti denir" anlayışına ve Türkiye Cumhuriyeti'nin "Üniter" yapısına sahip çıkmaktır. Bu nedenle Sayın Başbakanın beyanını paylaşıyor ve gönülden destekliyorum. Türkiye Cumhuriyeti'nin anlayışına göre "Kürt sorunu, Kürt kökenli vatandaşlarımızın sahip oldukları siyasal ve sosyal haklar yanında, kültürel haklarının da tanınması ve bu vatandaşlarımızın sadece bir kısmının yaşadığı Güneydoğunun ekonomik durumunun da, diğer bölgelerimizin seviyesinin altında olmamasının sağlanmasıdır. Terörist başı Öcalan'ın tezine ve görüşüne DEHAP ile Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanının beklentisine göre Kürt sorunu ise, 11. Yüzyıldan beri aynı vatanı paylaşan ve aynı vatan için şehit olan Kürt kökenli vatandaşlarımıza Türkiye Cumhuriyeti'nin "İkinci Kurucu Ulus"tan biri olmak statüsünün ve bunun sonucu olarak, evvela "Özerklik" daha sonra da "Federal Devlet" ve nihai olarak "Bağımsız Kürdistan" kurmak veya Orta Doğu'daki bütün Kürtleri bir araya getiren bir "Kürt Devleti" oluşturmak hakkının tanınmasıdır. Öcalan'ın bu tezinin ise hiçbir sorumlu Türk Devleti adamı tarafından kabul edilmesine imkân olmadığı gibi, bu tezin, Türkiye nüfusunun %20'sine yakınını oluşturan Kürt kökenli ve %80 oranındaki Türk kökenli vatandaşlarla aynı haklara sahip bulunan vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu tarafından bile, paylaşılmadığını biliyoruz. Nitekim, genel seçimlerde, Öcalan'nın tezini benimseyen DEHAP gibi partilerin yurt sathında aldığı oyların %5'i geçmemesi de, bu görüşümüzü teyid etmektedir. Kaldı ki, bu %5 oyun büyük kısmının atıldığı Diyarbakır gibi Güneydoğu illerimizde, Öcalan ve onu destekleyenlerin yerel seçmen üzerindeki etki, baskı ve hatta tehdit unsurunu görmezlikten gelmemek de gerekir. Ayrıca, eğer Güneydoğu Anadolu Bölgemiz, diğer bazı bölgelerimize nazaran ekonomik bakımdan geri kalmışsa, bunda bu bölgeyi 1980'lerin ortalarından itibaren kavuran ve hem yerli hem yabancı yatırımcıyı kaçıran PKK terörünün "Aslan Payı"nın bulunduğunu inkâr etmek mümkün müdür?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.