Başbakan Erdoğan'ın, 26-30 Ocak 2004 günlerinde ABD'ye yaptığı beş günlük gezisi, gündemde yer alan konular göz önünde tutulursa, zamanında ve başarılı olmuştur. Hatırlanacağı üzere, TBMM'nin 1 Mart 2003 günü ABD Birliklerinin topraklarımızı Irak'a karşı kullanmasını reddetmesi, ABD ile Türkiye arasındaki elli yılı aşan "Stratejik İttifak"ımızı tehlikeye sokmuş. Bunlar yetmiyormuş gibi Irak'taki Amerikan askerlerinin Türk Silahlı Kuvvetlerine ait onbir mensubunu tutuklayarak, iki gün süre ile Bağdat'ta alıkoyması iki ülke arasındaki ilişkileri büyük bunalıma sürüklemiştir. Bu bakımdan, Başbakan Erdoğan'ın, Başbakan sıfatı ile ve Başkan Bush'un daveti üzerine Washington'a yaptığı ilk resmi ziyaretin büyük önem taşıması gayet doğal idi. Bilindiği üzere Türkiye, Iraklı Kürtlerin ülkenin zengin petrol kaynaklarını içeren bölgeyi içine alan, etnik temele dayalı federasyon talebinden endişe duyuyor, diğer taraftan ABD'nin Kuzey Irak'ta bulunan PKK'ya mensup 5000 civarında teröriste karşı hareketsiz kalması Türkiye'nin kaygılarını arttırıyordu. İşte bu nedenle, Başkan Bush'un Başbakan Erdoğan'a PKK'ya karşı ABD'nin harekete geçeceğini ve Irak'ın toprak bütünlüğünü korumakta kararlı olduğunu bildirmesi ve derhal PKK-KADEK ve onun uzantısı olan KONGRAGEL örgütüne karşı harekete geçmesi çok yerinde olmuş, Irak'taki petrol kaynaklarının bir "Merkezi Otorite"ye bağlanacağı taahhüdü de Türkiye'yi tatmin etmiştir. Diğer taraftan Türkiye'nin, ABD'nin Irak'a karşı sürdürdüğü harekât esnasında üslerini ve hava sahasını Koalisyonun uçak ve personeline açık tutarak ABD'nin işlerini kolaylaştırması bu ülke tarafından görmezlikten gelinmemiş, Türkiye'nin, Kıbrıs sorununu Annan Planı çerçevesinde çözümleme kararı Bush'un onayı ve destek vaadi ile karışlanmıştır. Doğrusu istenirse, soğuk savaş yıllarında Sovyetler Birliğini durdurmakta ABD'ye yardımcı olan Türkiye, bu defa Laik, Demokratik ve AB'ye tam üye olmak isteyen bir Müslüman ülke olarak, ABD'nin yanında yer almakla, 2003 Kasımında İstanbul'daki İngiliz ve Musevi hedeflerine karşı giriştiği intihar saldırılarındaki sorumluluğu kabul eden el-Kaide ve benzeri terörist kuruluşlara etkili ve anlamlı bir karşılık vermiştir. Kıbrıs sorununun çözümlenmesi, yalnız Türkiye bakımından değil, Haziran ayının sonunda İstanbul'da toplanacak olan NATO Zirvesine daveti kabul eden Başkan Bush için de bir dış politika zaferi olacağı için, ABD'nin Türkiye'ye Kıbrıs konusunda destek sözünü doğal karşılamak gerekir. Fakat kanaatime göre, Türkiye için asıl önemli olan, sadece müzakerelere başlama tarihini alması değil, bu tarihin çok ileri yıllara sarkmaması yani daha önce tam üye olan ülkelere uygulanan ortalama sürelerin Türkiye bakımından da gözetilmesidir. ..... Not: Dostlarımın ve okuyucularımın bayramlarını kutlar sağlık ve iyilikler dilerim. İ.G.