Başbakan Erdoğan'ın, 19-21 Temmuz tarihlerinde Fransa'ya yaptığı resmî ziyaretin, mevcut şartlar altında,Türkiye için çok faydalı ve başarılı olduğunda şüphe yoktur. Zira Haziran ayı başında yapılan Avrupa seçimlerinde Chirac yönetiminin siyasal partisi olan "Halk Hareketi için Birlik (UMP)"in fena performans gösterdiğini ve oyların %29'unu alan Sosyalistler karşısında sadece %16 oy aldığını, bunun da 2007 başkanlık seçimi için hem Başkan Jacques Chirac'ı, hem de Başbakan Jean Pierre Raffarin'i sıkıntıya soktuğunda şüphe yoktur. Şüphe yoktur, çünkü Avrupa seçimlerine sadece %43 oranında katılım gösteren Fransız seçmeninin, kullandığı oylarla hem iktidardaki yönetime, hem AB'ye karşı "İlgisizlik" gösterdiği, hem de Chirac yönetimini bir bakıma AB politikası bakımından cezalandırdığı kabul edilebilir. Hal böyle iken, Başkan Chirac'ın, NOTA Zirvesi esnasında İstanbul'da Türkiye'nin AB üyeliğine verdiği desteği bu defa Paris'te de "Açıkça" teyid etmesi ve Başbakan Raffarin'in Türkiye'nin AB üyeliğine destek verdiğini söylemesi, hem hükümetimizi, hem de komuoyumuzu tatmin eden beyanlar olmuştur. Diğer taraftan, Erdoğan'ın Sosyalist Parti lideri François Hollande ile yaptığı görüşme esnasında Hollande'ın, eski Sosyalist Başbakan Lionel Jospin döneminde, Türkiye'nin AB üyeliğine verdiği desteğe Sosyalist Partinin bugün de bağlı ve sadık kaldığını söylemesi, Fransa'nın, memleketimizin AB üyeliğine destek yönünden büyük önem taşımaktadır. Gerçekten, bugün Fransa'da "Ana Muhalefet"i oluşturan Hollande liderliğindeki Sosyalistlerin, ülkede hem "Bölgesel" hem de "Avrupa" seçimlerinde zafer kazandığını ve 2007 Başkanlık Seçimlerinde Sosyalistlerin başkan adaylığı için Françios Hollande'ın veya aynı partiden kadın aday Segolene Royal'ın adının Avrupa medyasında şimdiden söz konusu edildiğini görüyoruz. Bu nedenle, Başbakan Erdoğan'ın muhalefetteki Sosyalistler ile görüşerek, iktidardan sonra muhalefetten de "Olumlu" cevap alması, Türkiye'nin AB üyeliği yönünden önemli bir gelişmedir. Nihayet, Başbakan Erdoğan'ın, Alman Başbakan Schröder'in "Şartlı Evet" beyanına haklı tepki göstermesi üzerine, Almanya başbakanının düzeltme yaparak, yanlış anlaşıdığını söylemesi ve "Desteğimizi asla kesmeyeceğiz" sözleri ile bunu vurgulaması ve hele AB dönem başkanı Hollanda Başbakanı Jean Peter Balkenende'nin de "Türkiye Kopenhag Kriterlerini yerine getirirse müzakereler başlar" tarzındaki beyanatı Başbakan Erdoğan'ın yaptığı Fransa ziyaretini, yukarıda vurguladığım üzere, çok başarılı ve faydalı kılmıştır.