BİHDK'nın ‘Başbakancı rejim' suçlaması ve "Barajsız ve Diyalogçu Demokrasi" talebi

A -
A +

6 Kasım tarihli yazımda ele aldığım BİHDK'nın raporu ile ilgili olarak medyada yer alan diğer haberlerden Anayasanın öngördüğü Parlamanter rejimi Türkiye'de "Başbakancı Parlamanter" rejime dönüştüğü, işkence uygulamasının, Verheugen'in raporundakinin aksine ifadesine rağmen "Yaygın" olarak sürdüğü suçlamasının yapıldığını ve "Barajsız Demokrasi" ile "Diyalog Demokrasisi" uygulamasının istendiğini biliyoruz. (*) Bu suçlama ve taleplerin, haklılık derecesi konusunda kısa görüşüm şudur: Bilindiği üzere Parlamanter Rejim, tarihî gelişim içinde iki biçim almış "İkici Dualiste" olarak adlandırılan birinci aşamada hükümet iradesini devlet başkanı ile hükümet kullanırken, "Tekçi Monişte" olarak adlandırılan ve Parlamanter rejimin gelişmesinde en son aşama olan bugünün Parlamanter Rejimindeki uygulamada ise, yürütme içinde başbakanın ve hükümetin iradesi tek bir siyasi irade olarak belirmesine yol açar ve devlet başkanının rolü azalırken, seçimleri, kazanan partinin lideri olan başbakanın rolü artmıştır. Bu itibarla, raporu, kaleme alanların bu gelişmeyi göz önünde tutmadan, bugün Türkiye'de Parlamenter Rejim'in evvelâ "Hükümetçi Parlamenter Rejim" daha sonra da "Başbakancı Parlamanter Rejim"e dönüşmesini "Vahamet" olarak nitelemesi ve suçlaması hem yersiz, hem de haksızdır. Raporun, seçimlerde %10'luk ulusal baraj rejiminin demokratik devlet ile çeliştiği iddiası da kabul edilemez. Zira 1995'te yapılan anayasa değişikliğinde 67. maddeye eklenen bir fıkra ile "Seçim Kanunları temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini bağdaştıracak biçimde düzenlenir" kuralının getirildiğini ve Anayasa Mahkemesi'nin bu % 10'luk barajı hem "Yönetimde İstikrar" hem de "Temsilde Adalet" ilkesi ile bağdaşır, yani %10'luk genel barajı Anayasaya aykırı görmediğini Anayasa Mahkemesi'nin 18.11.1995 tarihli kararından da biliyoruz. Rapor, "Diyalog Demokrasisi" kavramı ile "Katılımcı Demokrasi"yi kastediyorsa bu konuda kısaca fikrim şudur: Bilindiği üzere, 1960'larda tartışılmaya başlanan "Katılımcı Demokrasi", "Liberal Demokrasi" olarak andlandırdığımız "Klasik Temsili Demokrasi"nin sıkıntılarını çözme yönünde yeni bir alternatif olarak belirmekte ve fakat "Katılımcı Demokrasi"nin uygulanabilmesi için, kuvvetli bir sivil toplum, katılım -Tartışma- uzlaşma kültürü, kamusal bireysel iletişim ve bireysel duyarlılıktan toplumsal duyarlılığa geçmek gibi önşartların arandığı bilinmekte, oysa Türkiye'de bugün bu önşartlar mevcut olmadığı için, memleketimizde Katılımcı Demokrasinin ancak bütün bu şartların gerçekleşmesi halinde ve ileride uygulanmasının mümkün olacağı, bu nedenle de bu hususun bir eleştiri konusu yapılamayacağı ortaya çıkmaktadır. (**) Nihayet aynı raporda Anayasada "Zorunlu Din Eğitimi" bulunduğu ve Anayasadaki Diyanet İşleri Bakanlığı'nın yapılanması şeklinin din özgürlüğünü zedeleyeceği hükümler getirdiği iddiaları da Anayasa'nın sarahat karşısında tamamen yersiz olup, uygulamadaki aksaklıklardan kaynaklanan durumların ifadesidir. Şöyle ki; Anayasamızın 24. maddesi ilk ve orta öğretim kurumlarında din derslerini değil, ve fakat sadece din kültür ve ahlak öğretimini zorunlu kılmaktadır. (m. 24. III) Bunun gibi, Diyanet İşlerini Düzenleyen Anayasanın 136. maddesi Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, laiklik ilkesi doğrultusunda bütün siyasi görüş ve düşüncelerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek görevlerini yerine getirmesini emretmekte, bu ifade ise, raporun "Diyanet'in İslam'ın Sünni kesimine hizmete göre düzenlendiği eleştirisini haksız çıkarmaktadır. Kısaca burada da aksaklığı Anayasada değil, uygulamada aramak ve gidermek gerekir. ..... (*) Bu konuda bkz 21 Ekim 2004 Tarihli Radikal Gazetesinde yayınlanan "Başbakana Bir Rapor daha" başlıklı haber. (**) Katılımcı Demokrasi için Bkz: Temsili Demokrasinin krizi ve bir alternatif: Katılımcı Demokrasi Arı Harekâtı Yayını, 2003

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.