Bn. Gül'ün türban davasından vazgeçmesi ardından...

A -
A +

Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün sayın eşinin türbanından dolayı üniversiteye kaydının yapılmaması sebebi ile, 2002'de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne açtığı davayı, eşinin konumu ve davanın kamuoyunda siyasi polemik yapıldığı gerekçesi ile geri çekmek kararı verdiğini, medya haberlerinden öğreniyor ve bu konuda yapılan çeşitli beyan ve yorumlara tanık oluyoruz. Gerçekten, 1998'de AÜ. Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Arap Dili ve Edebiyatı Bölümünü kazanan Hayrünnisa Gül'ün; türbanlı fotoğrafı sebebi ile kaydının yapılmaması kararına karşı, Türkiye'deki yargı yollarından sonuç alamayınca, 2002'de AİHM'ye bireysel başvuruda bulunduğunu hatırlıyoruz. Ne var ki, 3 Kasım 2002'de yapılan genel seçimlerden sonra Sayın Abdullah Gül önce Başbakan, daha sonra Dışişleri Bakanı olmasına rağmen Bayan Gül, AİHM'ye yaptığı başvuruyu ancak şimdi yukarıda zikrettiğim gerekçe ile, geri çekmeye karar vermiş bulunmaktadır. Bu konunun medyada yer alıp tartışılması üzerine, geçen hafta İKÜ Hukuk Fakültesi'ndeki "İnsan Hakları" dersimi takiben yanıma yaklaşan iki öğrencimin "Hocam, Bayan Gül'ün davasından vazgeçmesi üzerine yapılan tartışmalara ne diyorsunuz?" sorusuna ben de şu cevabı verdim; Dışişleri Bakanımız Abdullah Gül'ün Sayın eşinin, açtığı davadan vazgeçmek hakkı ve zamanı kendisine ve takdirine bağlı bir durumdur. Kaldı ki, bugünkü AKP Hükümetinde Başkan ve Başbakan Erdoğan'dan sonra en önemli konumda bulunan ve hem içeride, hem de dışarıda çok sevilen ve sayılan bakanlardan biri olan Abdullah Gül'ün bu durumunu, en çok eşinin düşünmesi ve gözetmesi gayet doğaldır. Bu sebeple, ben Sayın Bn. Gül'ün bu kararını, biraz geç kalmış fakat çok yerinde bir karar olarak karşılıyorum. Zira, Bayan Gül'ün, haklı olduğuna dair inancı sürse bile, "Türban" konusundaki AİHM içtihadı da geçerliliğini sürdürmekte ve bu sebeple, AİHM'de açılmış ve açılacak bu tür davaların reddedilme ihtimali oldukça ağır basmaktadır. Nitekim, üniversite öğrencileri için başörtüsü yasağına karşı iki kız öğrencimiz tarafından Avrupa İnsan Hakları Komisyonu'nda açılmış olan bir dava üzerine komisyonun verdiği 03.05.1993 tarihli red kararının gerekçesi kısaca şudur: "Komisyon, yüksek öğrenimini Laik bir üniversitede yapmak isteyen bir öğrencinin, bu üniversitenin düzenlemelerini de kabul etmiş sayılacağı görüşündedir." Bunun gibi, "Başörtüsü yasağı"nın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 9. maddesindeki din ve vicdan özgürlüğüne aykırı olduğu iddiası ile İsviçre aleyhine, İslam dinine mensup bir ilkokul öğretmeni tarafından açılan dava, "Başörtüsü uygulaması" bir demokraside her öğretmenin öğrencilerine vermesi gereken "Özgürlük, başkalarına saygı, özellikle eşitlik ve ayrım yasağı mesajı" ile kolay kolay bağdaşamaz gerekçesi ile ve 15 Şubat 2001 tarihli AİHM Kararı ile reddolunmuş bulunmaktadır. AKP Hükümeti, Türkiye'yi AB'ye tam üye olarak kabul ettirmek yolunda samimi ve büyük bir çaba sarfettiğine ve AB'ye üye olmanın yolu, özellikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile onun uygulayıcısı olan AİHM'nin karar ve içtihatlarına saygılı olmaktan geçtiğine göre, Türkiye'nin, türban davaları ile ilgili olarak, yapacağı savunma ve vereceği cevapların da Türkiye Cumhuriyeti'nin Laiklik ilkesinin ihtiyaçlarına uygun olacağını beklemek hepimizin hakkıdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.