Bu yılki 18 Mart, Çanakkale Savaşları'nın 1915'te başlangıcının ve Çanakkale Deniz Zaferi'nin 88. Yıldönümüdür. Atatürk biyografisi "Tek Adam"ın başarılı yazarı Şevket Süreyya Aydemir'in de söylediği gibi, "Mustafa Kemal'in zuhuru Çanakkale Muharebeleri ile başlar. "Tek Adam" kendi hammaddesini kendinde, asıl, Çanakkale Muharebelerinde buldu. Bu hammadde; irade, karar gücü, dayanma gücü, kararlarında isabet, nefsine inanmak ve gerektiği anda sorumluluktan kaçmamak vasıflarıdır. O bunları orada denedi ve yoğurdu." O zamanlar Sofya Ataşemiliteri olan Mustafa Kemal'in Birinci Dünya Savaşı'na katılmamıza karşı olduğunu biliyoruz. Fakat kendisi gibi düşünmeyenleri, günün birinde eleştirmek için olduğu yerde kalmak onun yaradılışına uymuyordu. Orduda ısrarla görev istedi ve sonunda 3. Kolordu için Tekirdağ'da kurulmasına çalışılan 19. Tümen'e, 20 Ocak 1915'te Komutan atandı. Bu, yarbay olan bir subay için onur verici bir görevdi. Mustafa Kemal, Çanakkale Destanı'nı yazan 19. Tümeni göreve 2 Şubat 1915'te başlayarak Tekirdağ'da hazırladı. İngiltere ve özellikle Deniz Bakanları Churchill, Ruslar'a Türk Boğazlarından yardım sağlanması için Çanakkale'de bir cephe açılması girişiminde bulunmuş, fakat 18 Mart 1915 Deniz Savaşı, 360 tonluk Nusret Mayın Gemisi'nin, karanlık limana döşediği 26 mayının, kıyı topçumuzla gezgin bataryalarımızın korunmaları ve savaşmaları sonucunda düşman donanmasından üç zırhlı batırılarak, üç zırhlı da savaş dışı çıkarılarak, zaferimizle sonuçlanmış, o sırada Maydos (Eceabat) Bölgesi Komutanı olan Mustafa Kemal, bu zaferi sahilden izleyerek, "Çanakkale Kara Savaşı" için azim ve inancını bilemiştir. İngilizler, 18 Mart yenilgisi üzerine donanmalarını, karadan çıkarma ile, destekleme kararını alarak, 25 Nisan 1915 sabahı, Müttefik Kuvvetleri, Mustafa Kemal'in önceden tahmin etmiş olduğu yerden çıkarma yapmaya başladılar. 109 savaş, 308 taşıma gemisi ve özel çıkarma taşıtı ile yapılan bu çıkarma karşısında ve kalabalık bir düşmanın önünde çekilen asker ile Mustafa Kemal arasında şu "Tarihî Konuşma" cereyan eder; "Neden Kaçıyorsunuz? Düşman geliyor ve cephanemiz kalmadı. Düşmandan kaçılmaz, süngüleriniz var ya." Askerlerin süngü takıp yere yatmalarını emreden Mustafa Kemal'in bu müdahalesi karşısında düşman da yere yatar. Anzaklar'ın bu tereddütünden faydalanan Mustafa Kemal 57. Alayı, kendisi atı ile en önde olmak üzere, doğruca savaşa sürüyor, verdiği bir günlük emirde, "Size ben taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum" diyordu. İngiliz Savaş Kabinesinin 7 Kasım 1915'te Çanakkale'yi boşaltma kararını verdiğini biliyoruz. 1935 Yılında, Mehmetçik Anıtının başında şehitlerimizi anmak için Çanakkale'ye giden Bakanlardan birine, Atatürk, "Çanakkale'de yalnız bizim şehitlerimiz yok. Kahraman düşman savaşçılarını da saygı ile anacaksın" der ve bizzat kendisinin hazırladığı nutuk metnine şunları yazar; "Bu memlekette kanları dökülen kahramanlar!.. Burada bir dost memleketin topraklarındasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar, gözyaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır." Bu nutuk, yabancı basında duyulur duyulmaz aylarca özellikle Avustralya ve Yeni Zelanda'dan sevgi ve minnet mektupları yağmıştı. Yurt savunmasında hayatlarını kaybeden şehitlerimizi Çanakkale Zaferinin 88. yılında bir kere daha rahmet ve minnetle anıyorum.