"Bölücülük" suçlaması ile hakkında açılan kapatma davası süren DEHAP'ın, Leyla Zana öncülüğündeki Demokratik Toplum Hareketi (DHT)'ne katılmaya karar verdiğini ve DEHAP'ın da 11 Eylül'de partileşeceğini ilan edecek olan DHT gibi, Öcalan'ın "muhatap" ve bu itibarla "manevi lider" olarak kabul edilmesi görüşünü, parti meclisi ve il başkanları toplantısı sonuç bildirgesinde açıkça ifade ettiğini biliyoruz. Bilindiği üzere Öcalan, PKK kanlı terör örgütünün lideri olarak, Türkiye'de 30'000'den fazla insanın ölümünden sorumlu ve 1949 doğumlu Türk vatandaşıdır. Örgütünü yıllarca Suriye'nin başkenti Şam'dan yöneten Öcalan, hükümetimizin baskısı sonucu, 9 Ekim 1998'de Suriye'den sınır dışı edilince, Yunanistan, Rusya ve İtalya'ya giderek, himaye görmüş, 15 Ocak 1999'da Kenya'da yakalanarak, Türkiye'de, İmralı Cezaevine konulmuş, yargılama sonucu, 29 Haziran 1999'da; ülkeyi bölmek amacı ile silahlı örgüt kurmak ve yönetmek suçu ile "TCK'nın 125. maddesi uyarınca, ölüm cezasına çarptırılmış ve cezası Yargıtayca onanmış bir "vatan haini"dir. Öcalan'ı takiben, PKK ve aynı siyasi görüşleri savunanların tezi; Türklerin, 1071'de Malazgirt Zaferi ile 1514'te Çaldıran Savaşı'nı ve nihayet Kurtuluş Savaşı'nı Kürtlerin katkısı ve desteği ile kazanmalarına rağmen, Kürtlerin, Türkler tarafından aldatıldıkları, bastırıldıkları ve sömürüldükleri iddiasıdır. Bu iddiaya göre, Milli Mücadelede, zafer birlikte kazanıldığı halde, T.C. kurulurken, "İki kurucu ulustan biri olan Kürtler" unutulmuştur. Oysa bu iddia, Atatürk'ün "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye Halkına Türk milleti denir" tanımı ile, T.C.'nin "Üniter" yapısına aykırı olduğu gibi, tarihî yönden de büyük bir "Yalan'a dayanmaktadır. Şöyle ki; Selçuklu Sultan'ı Alparslan'ın Bizans İmparatoru Romanus Diogenes'i, 26 Ağustos 1071'de Malazgirt'te, 1514'te Yavuz Sultan Selim'in Şah İsmal'i Çaldıran'da yenmeleri sonucu, Anadolu evvela Bizans'tan, sonra da Safeviler'den kurtulmuş ve bu zaferlerde, Oğuz Türkleri ve Osmanlı topları ile tüfekleri başlıca rolü oynamıştır. Malazgirt'te ve Çaldıran'da olduğu gibi Milli Mücadele de ortak vatanı korumak için Kürt kökenli insanların bu savaşa katılmalarının bedeli olarak "rant" ve "komisyon" istemek ise, ancak Öcalan gibi vatan düşmanlarına ve hainlerine yakışır. Son olarak, değinmek istediğim nokta şudur: Başbakan Erdoğan'ın "Kürt Sorunu"ndan bahsetmesi üzerine tepki gösterenlerin, bu deyim yerine, "Kürt Gerçeği", "Bölücülük Sorunu", "Terör Sorunu" gibi deyimleri kullanmaları, Kürt Sorununun varlığını ortadan kaldırmaz, sadece bu meselenin çeşitli boyutlarını vurgular. Kanaatimce, vatanını seven Kürt kökenli bütün Türk vatandaşlarının ve onların oluşturduğu bütün kuruluşların gözden uzak tutmaması gereken gerçek şudur; PKK ve onu destekleyenler, Türkiye'nin olduğu gibi, tüm Türk ve Kürt kökenli vatandaşların da, en büyük düşmanıdır. Bu konuya gene döneceğim.