Bu yazımı geride bıraktığımız Kurban Bayramı ve üniversitenin yarı yıl tatilinden faydalanarak, ailem ile gittiğimiz Dubai'den yazıyorum. Dubai. Arabların "Arab", İranlıların "İran" bizim ise "Basra" Körfezi olarak adlandırdığımız Körfez'in Hind Okyanusu'nun girişinde yer alan Birleşik Arab Emirlikleri devletini oluşturan yedi özerk emirlikten biridir. Bir "Emirlikler Federasyonu"nu oluşturan bu devlet yedi şeyhliğin birleşmesi ile, 2 Aralık 1971'de kurulmuş, bugünkü nüfusu 2.5 milyona ulaşan, Türkiye'nin 1/10 büyüklüğünde, batısında Suudi Arabistan, güneyinde ise Umman Sultanlığı bulunan ve başkenti 1 milyona yakın nüfuslu Abu Dabi olan Müslüman bir ülkedir. Abu Dabi'nin açıklarında 1958'de zengin petrol yataklarının bulunması ve 1960'tan itibaren petrol ihracatının başlaması ile bu ülkenin geleceği değişmiş, Suudi Arabistan ve Irak'tan sonra dünyada 3. en zengin petrol rezervine sahip bulunan ülkenin kişi başına düşen gayri safi milli geliri (GNP) 18.000 dolara yükselmiştir. Dünyanın en zengin petrol rezervlerine sahip Suudi Arabistan'ın GNP'sinin 9.000 Amerikan Doları olduğu bilinirse, Birleşik Arab Emirlikleri'nin Arab petrol dünyasının en zengin ülkesi olduğu teslim edilir. Yaz mevsiminde ortalama sıcaklığı 45 dereceyi bulan bu ülkede kış aylarında ısı, 24-30 dereceleri arasında seyretmekte ve bu nedenle bu ülke güneşi ve denizi seven insanlar için özellikle kış aylarında bir cazibe merkezi oluşturmaktadır. Bu konuda ise Dubai en ön sırayı almakta 5 ve 6 yıldızlı otelleri, yüzme havuzları ve kıyı boyunca uzanan altın kumlu plajları ile dünyanın çeşitli ülkelerinden büyük miktarda turist cezbetmektedir. Gerçekten, Birleşik Arab Emirlikleri, gökdelenler, dünyanın en lüks otelleri dev iş merkezleri mükemmel restoranları, vergiden muaf alışveriş imkanları, golf ve tenis sahaları ve su sporları ile Avrupa ile Uzakdoğu'nun ortasında coğrafi konumu ile çeşitli ülkelerden insanları cezbetmekte ve bu nedenlerle buraya tur düzenleyen Türk seyahat acentelerinin müşterilerinde giderek büyük artışlar olmaktadır. İşte biz de, bastıran kar ve kış soğukları karşısında bayram dolayısı ile düzenlenen böyle bir turla ve THY uçağı ile kendimizi Dubai'nin güneş, havuz ve altın kumlu plajına atarak, felekten altı gün çaldık. İlerleyen yaşımızla birlikte, artan ılık hava ve güneş ihtiyacı karşısında, genellikle bütün yıl boyunca hukuktan sınıf arkadaşım olan eşimle birlikte sürdürdüğümüz sade ve fakat yoğun hayatımıza, birkaç yıldan beri çeşni katarak kış ayına rastlayan tatilde ya memleketimizin güneyine veya düzenlenen bir turla güneşi yakalayabileceğimiz bir dış ülkeye gidiyoruz. Nitekim geçen kış, aynı seyahat acentesinin bir turu ile yaptığımız Fas gezisinde, şubat ayında Marrakech'in Sheraton otelinin havuzunda 28 derece ısıda yüzüp güneşlendiğimizi zevkle hatırlıyorum. Bu yıl da aynı programı uygulayarak kışın ortasında 10-15 Şubat tarihlerinde altı günümüzün büyük kısmını Birleşik Arab Emirlikleri'nin kalbi olan Dubai'nin, tur fiyatı ile yerleştiğimiz beş yıldızlı Hilton Jumcirah otelinin hem yüzme havuzunda, hem de Basra Körfezi'nin Hind Okyanusu'nun ağzındaki altın kumlu plajında bol bol yüzdük ve güneşlendik. Böylece hem savaş beklentisinin gerginliğinden kurtularak, yorgunluk attık hem de şubat ayının kara kışında yazı yakalayarak ve bronzlaşarak kendimizi onardık.