FB'nin 15. şampiyonluğu...

A -
A +

14 Mayıs 2004 Cuma akşamı Fenerbahçe, kendisine 3. yıldızı getiren 15. Şampiyonluk Kupasını, taraftarların bayram yerine çevirdiği Kadıköy'deki Şükrü Saraçoğlu Stadında coşkulu törende aldıktan sonra, şampiyonluk turu atarak sevincini vefakâr taraftarları ile paylaştı. Tam bir festival havasına dönen Fenerbahçe tribünlerindeki taraftarların, adeta kendinden geçerek söyledikleri ve "Bir şarkısın sen ömür boyu sürecek" sözleri ile başlayan şarkısı, Fenerbahçe'ye gönül veren ve ömür boyu ona sadık kalan taraftarın ruh halini çok güzel anlatıyordu. Ben de 1936 yılında henüz 12 yaşında bir çocuk iken, Fenerbahçe'ye gönül verdiğimi ve bu bağlılığımın 68 yıldır ve giderek daha artarak, sürdüğünü kendi kendime düşünüyorum. O yıllarda Beşiktaş'a yakın Ihlamur semtinde oturmamıza ve daha sonra Kabataş Erkek Lisesine kaydolduğumda bütün maçları Beşiktaş'taki Şeref Stadyumundan izlememe, Kabataş'taki hemen bütün arkadaşlarımın Beşiktaşlı olmasına ve hele o zaman Beşiktaş Genç Takımında oynayan ve lisemizin Futbol takımının başarısında büyük rolü olan sevgili Süleyman Seba ile yakın arkadaşlığıma rağmen, vazgeçemediğim bu "Fenerbahçe Sevdası"nın bende 1936 yılında neden bu kadar derin kök saldığını yıllarca kendi kendime sorup durdum. Bu sorunun cevabını bulmamda, 1930'lu yıllarda Fenerbahçe Futbol Takımında Santrfor olarak oynayan ve bugün 87 yaşına rağmen gerçek bir "İhtiyar Delikanlı" görünümünde bulunan Bülent (Sayın Bülent Büyükyüksel)'in yardımını gördüğüm için kendisine müteşekkirim. Şöyle ki; Bülent Büyükyüksel'in verdiği, bilgiye göre, Fenerbahçe Futbol Takımı 1934'ten itibaren başında bulunan İngiliz Antrenör'ü Jimmy Elliot yönetiminde, zaferden zafere koşmuş, üst üste 3 defa şampiyon olurken 4'üncüsünde şampiyonluğu ancak averaj farkı ile Güneş futbol takımına kaptırmıştı. Öyle anlaşılıyor ki, o dönemin Fenerbahçeli futbolcularının güzel futbolu ve takımın yıllar süren büyük başarısı, benim gönlümü Fenerbahçe'ye kaptırmamda başlıca rol oynamıştır. Gerçekten, bir takımı başarıya götüren başlıca unsurlar, iyi yönetici, iyi teknik direktör ve sadık seyircidir. Nitekim Fenerbahçe'nin 2 yıl ara ile bir daha "Şampiyon" olmasında Aziz Yıldırım'ın başkanlığının, Christoph Daum'un Teknik Direktörlüğünün ve takımını emsalsiz bir sevgi ve sadakat ile destekleyen eşsiz seyircisinin büyük rolü vardır. Fakat hiç şüphe yok ki, en büyük sorumluluk Teknik Direktördedir. Fenerbahçe'nin bu yıl şampiyonluğu yakalamasında Daum'un futbol dehası inkâr edilemez, Daum, futbol anlayışını 6 Mart 2004 günü Fenerbahçe'nin, iyi oynamamasına rağmen, Trabzonspor'u 1-0 yenmesi üzerine, "Şampiyon olmak istiyorsan, kötü oynadığın maçları da kazanmasını bilmelisin" sözleri ile, açıkça ortaya koymuş, Fenerbahçe'nin şampiyon olması üzerine, ziyaret ettiği bir gazetenin spor yazarlarına Real Madrid'e karşı harika oynuyorsunuz, 2-0 yeniliyorsunuz. Ama kötü oynuyorsunuz, 2-0 kazanıyorsunuz. İkincisini tercih ederim. "Sözleri ile futbolda şovu değil, skoru tercih ettiğini" belirtmiştir. Fakat hiç şüphe yoktur ki Daum'un başarısında, Başkan Aziz Yıldırım'ın ve hele seyircinin ona tam desteği ve güveni büyük rol oynamıştır... 16 Mayıs 2004 Pazar günü saat 17:30'da Samandıra'dan başlayan ve saat 11:00'e kadar Şükrü Saracoğlu Stadyumunda devam eden şampiyonluğun muhteşem kutlama sahnelerini Fenerbahçe'nin TV kanalından izledikten sonra; ebediyete intikal eden bütün FB'lileri rahmetle anmak ve FB'yi bugünlere taşıyan herkese bir kere daha sevgi ve teşekkürlerimi sunmak gereğini duyuyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.