Fehriye Erdal'ın üyesi olduğu DHKP-C terör örgütü

A -
A +

"Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi" veya kısa adı ile DHKP-C Türkiye'de Marksist şiddetin bel kemiğini oluşturur. Gerçekten şiddet taraftarı bütün Marksist grupların şemsiyesi durumunda olan DHKP-C ve yurt dışındaki temsilcileri örgütlerinin 1972'de Karadeniz kıyılarındaki Sinop'daki üste çalışan İngiliz ve Kanadalı radar teknisyelerinin kaçırılması ve öldürülmesi ile başladığını söylemekte ve bu baskını düzenlemekten idama mahkum edilen Deniz Gezmiş ve iki arkadaşının bu yüzden hayatlarını kaybettikleri bilinmektedir. DHKP-C ve mensupları üst düzey suikast eylemlerinde bulunmuş, kurbanları arasında eski Başbakan Nihat Erim, sekiz emekli komutan, iki savcı ve bir İngiliz sigorta yöneticisi yer almıştır. Bu örgütün Ocak 1996'da Sabancı Holding'in İstanbul'daki merkezinde Özdemir Sabancı'yı, sekreterini ve yanındakilerden birini öldürdüğünü, şüphelilerden biri olan Fehriye Erdal'ın sahte bir pasaportla Belçika'ya kaçarak, Türk makamlarının, hakları olan uluslararası yardımdan yıllarca mahrum bırakıldığını biliyoruz. Nitekim 2002 Mayısında DHKP-C'nin AB tarafından yasaklanan terörist örgütler listesine alınmasına rağmen bu terör örgütünün Belçika tarafından ancak 28 Şubat 2006 günü bu listeye konduğunu biliyoruz. DHKP-C'nin liderinin, 1970'lerdeki terörist faaliyetten dolayı ömür boyu hapse mahkum edilen ve fakat 1989'da Batıya kaçmayı başaran Dursun Karataş olduğu, bu kişinin Hollanda'ya yerleştiği ve Hollandalı bir hanımla evlendiği bilinmekte, Hollanda'nın DHKP-C'nin önemli merkezlerinden biri olduğu söylenmektedir. Diğer taraftan, Yunan gazetesi To Vima'nın 2002 Temmuzunda Dursun Karataş'ın yılın büyük bir kısmını Atina'da geçirdiğini ve DHKP-C mensubu en az yüz kişinin Yunanistan'da olduğu haberini yayınladığını hatırlıyoruz. Diğer taraftan örgütün, yayın merkezi Amsterdam gösterilerek "Özgürlük" adındaki bültenlerini Hollandaca, Türkçe, Arapça yayınladığı ve DHKP-C'nin, 1998-2002 yılları arasında, Türkiye'de 21 sivil, kalanı güvenlik görevlisi olmak üzere, 53 kişiyi katlettiği, hapishanelerde koğuş sisteminin kaldırılarak, modern cezaevlerinde münferit odalara geçiş girişimine DHKP-C'nin açlık grevi ve kendi kendini ateşe vermek yöntemi ile liberal görüşlülerin dikkat ve sempatisini çekmeye çalıştığını medya haberlerinden hatırlıyoruz. 2 Nisan 2004 günü, Türkiye ve AB ülkelerinde DHKP-C yuvalarına yapılan baskınlarda Türkiye'de 75, Almanya, Belçika, İtalya ve Hollanda'da 23 kişi gözaltına alınmış, 25 Ekim 2004'te 64 DHKP-C eylemcisinin yargılanmasına İstanbul'da başlandığı halde, bunlar DHKP-C'nin faaliyetini durdurmaya yetmeyerek, mensupları polis merkezleri ve bankalara karşı vur-kaç eylemlerine devam etmiştir. Bütün bu olaylar gösteriyor ki, Marksizm'in eski parlaklığını kaybederek, Marksist teröristlerin dünyada tepki görmesine rağmen, "Marksist ütopya"nın aşıladığı terörizm hâlâ çok can yakabilecek gücünü korumakta, bu nedenle istihbarat ve güvenlik güçlerinin gevşememesi gerekmektedir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.